slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Anayasa Mahkemesinin E: 2006/78, K: 2008/84 Sayılı Kararı (23/2/1995 Tarihli ve 4077 sayılı Kanun ile İlgili)

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 4822 sayılı Yasa ile değiştirilen 22. maddesinin beşinci ve son fıkralarının Anayasa"nın 9. ve 36. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.\r\n


1 Temmuz 2008 SALI

Resmî Gazete

Sayı : 26923

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı     : 2006/78

Karar Sayısı   : 2008/84

Karar Tarihi  : 20.3.2008

İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Pendik İcra Hukuk Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU: 23.2.1995 günlü, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Yasa ile değiştirilen 22. maddesinin beşinci ve son fıkralarının Anayasa’nın 9. ve 36. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY

Tüketici sorunları hakem heyeti kararının ilamların icrası hükümlerine göre takibe konulmasına karşı, bu kararın ilam niteliğinde olmadığı ileri sürülerek  icra takibinin ve ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın  Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme  iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

 “Anayasa’nın 9., 138. ve takip eden maddelerine göre yargı erki, bağımsız mahkemelerce Anayasa’ya, Kanun ve Hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verecek bağımsız hakimler tarafından kullanılır. Anayasa’nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı öngörülmüştür. Buna göre, yargı yetkisini Türk Milleti adına kullanacak olan bir yargı mercinin mahkeme olarak kabul edilmesi için, kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin yasayla düzenlenmesi, üyelerinin ilke olarak meslekten hakim olması, üyelerinin bağımsız ve tarafsız olması gerekmektedir.

Anayasa’nın 36. maddesi, “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” şeklindedir. Bu kurala göre kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması, adil bir yargılamanın önkoşulunu oluşturur. Adil bir yargılamanın gerçekleşebilmesi için, yasayla belirlenen, yargısal işleve ve doğal yargıç ilkesine göre belirlenmiş yargıçlardan kurulu, bağımsız ve tarafsız mahkemelerin yargı yetkisine sahip olduğu bir sistemin sağlanmış olması gerekmektedir.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un uygulanmasından doğan ve belli bir değerin altındaki uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetinin karar vermesi ve belli limit dahilindeki uyuşmazlıklarda verilen kararların mahkeme ilamı mahiyetinde sayılması yargı yetkisinin bağımsız mahkeme dışında bir kurula tevdii anlamına gelmektedir ki yukarıda belirtilen Anayasa’nın 9. maddesine aykırı olduğu ortadadır. Zira Anayasamızın 6. maddesi üçüncü fıkrası son cümlesi uyarınca da; “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz”.

İptali istenen madde hükmüne göre, değeri belli bir miktarın altında kalan uyuşmazlıklarda hakem heyetine başvuru zorunlu olduğu için, mahkemelere başvuru hakkını önlemesinden dolayı Anayasa’nın 36. maddesinde yazılı hak arama özgürlüğüne de kısıtlama getirmekte olup bu açıdan da Anayasa’ya aykırıdır. Belli bir değerin altındaki uyuşmazlıklar, belli bir değerin üstündeki uyuşmazlıklardan daha önemsiz değildir. Anayasa’nın 36. ve 37. maddelerine göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir ve hiç kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz. Anılan düzenleme Anayasamızda yer alan hak arama hürriyeti ve kanuni hakim güvencesi hükümlerine aykırıdır. Düzenleme ile diğer bir kurum tarafından uyuşmazlığın çözüleceği öngörülmüş olup; öngörülen bu kurum ise bağımsız bir yargı organı değildir.

Bağımsız hakimlerin ve mahkemelerin her türlü verdiği kararlar itiraz, temyiz, karar düzeltilmesi, yargılamanın yenilenmesi gibi yollar ile denetime ve incelemeye tabi kılınmasına rağmen hakem heyetinin kararlarının temyiz incelenmesi olmayıp verilen karara karşı tüketici mahkemesine itiraz edilebilir. Tüketici mahkemesinin verdiği karar kesin olup, buna karşı gidilebilecek bir yargı organı bulunmamaktadır. Bu durumda değeri belli bir değerin altındaki uyuşmazlıklara karşı yüksek yargı teminatı tanınmamış bulunmaktadır.

Tekrar ifade edilecek olursa; Anayasa’nın 9. maddesinde,  yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı öngörülmüştür. Yapılacak yargılamanın kişiler yönünden gerçek bir güvence oluşturabilmesi için aranacak nitelikler 36. maddede “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” şeklinde ifade edilmiştir. Anayasa’nın 141. maddesiyle de davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi yargıya verilmiştir. Bu görevin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça, uyuşmazlıkların çözümü için alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi gerekli görülebilirse de benimsenen yolun yargı yetkisini bağımsız mahkeme niteliği taşımayan kurullara ya da heyetlere tevdii sonucunu doğuracak nitelikte olmaması gerekir. Kararı benimsemeyen tarafa ilk derece dışında ikinci derece veya temyiz aşamasında yargı yolunun açık tutulması, hakem heyetlerinin oluşumunun ve çalışma yönteminin, uzmanlığın önemi de gözetilerek hukuk devleti ilkeleriyle uyum içinde düzenlenmesi gerekir. Ayrıca hakem kurullarının tarafsızlığı ve bağımsızlığı, uzman niteliği ile bu kurulların alacağı kararların bağlı olacağı usul ve esasların yönetmeliğe bırakılmayıp yasa ile düzenlenmesi de zorunludur.

İtiraz konusu kural, yukarıda açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 9. ve  36. maddelerine aykırıdır, iptali gerekir.”

III- YASA METİNLERİ

A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

4077 sayılı Yasa’nın 4822 sayılı Yasa ile değiştirilen 22. maddesinin itiraz konusu beşinci ve son fıkraları şöyledir:

 “...

Değeri beşyüz milyon liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. Bu kararlar İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar bu kararlara karşı onbeş gün içinde tüketici mahkemesine itiraz edebilirler. İtiraz, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak, talep edilmesi şartıyla hakim, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. Tüketici sorunları hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.

...

Tüketici sorunları hakem heyetlerinin kurulması, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikte düzenlenir.”

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuruda Anayasa’nın 9. ve 36. maddelerine dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca Tülay TUĞCU, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, Cafer ŞAT, A.Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT‘ün katılımlarıyla 30.5.2006 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu üzerinde durulmuştur.

Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırsa bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya yetkilidir. Ancak bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak yasa kuralları ise, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır.

4077 sayılı Yasa’nın 22. maddesinin son fıkrası tüketici sorunları hakem heyetlerinin kurulması, çalışma usul ve esasları ile diğer hususların Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikte düzenleneceğini öngörmektedir. Ancak başvuran Mahkeme’nin bakmakta olduğu dava, tüketici sorunları hakem heyeti kararına karşı ilamların icrası hükümlerine göre takip yapılmasına ilişkin olup, kuralın son fıkrasıyla ilgili değildir. Bu durumda Yasa’nın 22. maddesinin son fıkrasının itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, buna ilişkin başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle Reddine OYBİRLİĞİYLE,

Dosyada eksiklik bulunmadığından Yasa’nın 22. maddesi beşinci fıkrası yönünden ise işin esasının incelenmesine, Haşim KILIÇ ve Serdar ÖZGÜLDÜR’ün “Başvurunun, başvuran Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği”  yolundaki karşı oyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında,  kuralda belli değerin altındaki uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine başvuru zorunluluğu getirildiği, bunun mahkemelere başvuruyu önleyerek hak arama özgürlüğünü kısıtladığı, belli değerdeki uyuşmazlıklara ilişkin kararların mahkeme ilamı niteliğinde sayılmasının yargı yetkisinin bağımsız mahkeme dışında bir kurula verilmesi anlamına geldiği, bu nedenlerle Anayasa’nın 9. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

23.2.1995 günlü, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 sayılı Yasa ile değiştirilen 22. maddesinin beşinci fıkrasında “Değeri beşyüz milyon liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici sorunları hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. Bu kararlar İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar bu kararlara karşı onbeş gün içinde tüketici mahkemesine itiraz edebilirler. İtiraz, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak, talep edilmesi şartıyla hakim, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. Tüketici sorunları hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir”  denilmektedir.

Buna göre tüketici sorunları hakem heyetlerinin, yargı işlevi yerine getiren bir kurul olarak düzenlenmedikleri anlaşılmaktadır.  Belli değerin altındaki uyuşmazlıklar için tüketici sorunları hakem heyetlerine başvurunun zorunlu olduğu  ve heyetlerin vereceği kararların  bağlayıcı nitelik taşıdığı belirtilmiş ise de, bu kararlara karşı onbeş günlük süre içinde tüketici mahkemelerine de  itiraz edilebilecektir. Tüketici sorunları hakem heyetleri yargı yetkisine sahip olmamakla birlikte yasakoyucu, bu heyetlerin vermiş olduğu kararların yerine getirilmesi için etkili bir takip yolu olan ilamlı icra yolunu kabul etmiştir.

Anayasa’nın 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı öngörülmüştür. Bu madde uyarınca, yapılacak yargılamanın kişiler yönünden gerçek bir güvence oluşturabilmesi için aranacak nitelikler de 36. maddede belirtilerek  Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.” denilmiştir. Anayasa’nın 141. maddesine göre davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir. Bu görevin ağır iş yükü altında yerine getirilmesi zorlaştıkça, uyuşmazlıkların çözümü için alternatif yöntemlerin yaşama geçirilmesi, yargıya ilişkin anayasal kuralların etkililiğinin sağlanması bakımından gerekli görülebilir. Bu nedenle, taraflara görevli ve yetkili mahkemeye başvurmadan önce belli değerin altındaki uyuşmazlığı kısa sürede çözmek üzere tüketici sorunları hakem heyetlerine başvurma yükümlülüğü getirilmiş, ancak bu aşamadan sonra kararı benimsemeyen tarafa yargı yolu açık tutulmuştur.

Öte yandan, tüketici sorunları hakem heyetlerinin belli değerin altındaki uyuşmazlıklar hakkında verdiği kararların İcra ve İflas Kanunu’nun ilamların icrası hakkındaki hükümlerine göre yerine getirileceğinin öngörülmesi, bu kararların ilam niteliğinde olduğunu değil ilamlar gibi infaz olunacağını göstermekte ve ilamların yerine getirilmesi usulüne ait bir kural koymaktadır. Bu durumda dava ve itiraz hakları önlenmediğinden hak arama özgürlüğünün kısıtlandığından da söz edilemez.

Açıklanan nedenlerle İtiraz konusu kural,  Anayasa’nın 9. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.

VI- SONUÇ

23.2.1995 günlü, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6.3.2003 günlü,  4822 sayılı Yasa ile değiştirilen 22. maddesinin beşinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 20.3.2008 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

 

 

Başkan

Haşim KILIÇ

Başkanvekili

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

Üye

Sacit ADALI

 

 

 

Üye

Fulya KANTARCIOĞLU

Üye

Ahmet AKYALÇIN

Üye

Mehmet ERTEN

 

 

 

Üye

A. Necmi ÖZLER

Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR

Üye

Şevket APALAK

 

 

 

Üye

Serruh KALELİ

Üye

Zehra Ayla PERKTAŞ