- Makaleler
-
Yenileme Fonu
Yazdır
Tarih : 03.12.2007
Yazar : Bumin Doğruöz
Yenileme Fonu
29.11.2007 / Bumin Doğrusöz / Yorum
Yıl sonunun, bir başka deyişle ticari işletmeler ve ticaret şirketleri için envanter ve değerleme gününün yaklaşması dolayısıyla yazılarımızda ara ara da olsa dönem sonu işlemlerine değinmek istiyoruz. Bu maksatla bu yazımızda, Vergi Usul Kanunu'nun 328/4. maddesinde düzenlenen “yenileme fonu” müessesesini aktaracağız.
Ticari işletmelerce iktisadi kıymetlerin yenileme amacı ile satılması sonucu oluşan kâr, yenileme giderlerini karşılamak üzere pasifte geçici bir hesapta ve yenileme fonu adı altında en fazla üç yıl süre ile tutulabilir. Bu üç yıllık süre içerisinde yenileme amacı ile kullanılmamış söz konusu kâr, üçüncü yılın matrahına eklenerek vergiye tabi tutulabilir. Görüldüğü gibi “yenileme fonu” müessesesi işletmelere bir yandan iktisadi kıymetlerini daha kolay yenileme olanağı sunarken bir yandan da vergi erteleme müessesesi olarak işlev görmektedir.
Yenileme fonunun ayrılabilmesi veya oluşturulabilmesi, işletmenin iktisadi kıymet satış kârı ile satılan kıymeti yenileme iradesini ortaya koyması koşuluna bağlıdır. Dönem sonundan önce açıklanması gereken bu iradenin, ticaret şirketlerinde yetkili organ kararı şeklinde olması gerekir. Örneğin anonim şirketlerde yönetim kurulunun bu konuda bir karar almış olması yeterlidir. Yenileme amacının dayanağı önemli değildir. İktisadi kıymetin yıpranmış olması veya teknolojik olarak geri bulunması veya tamir ve bakım masraflarının artması gibi pek çok nedenle yenileme yoluna gidilebilir.
Yenileme fonuna alınan iktisadi kıymet satış kârı, vergisiz olarak bu fonda üç yıl boyunca tutulabilir. Ancak bu kârın sermayeye eklenmesi veya kâr olarak dağıtımı söz konusu olamaz. Bu fon, yeni bir iktisadi kıymet alınması halinde alınan iktisadi kıymetin amortismanlarının mahsubu suretiyle kapatılır. Üçüncü yılın sonunda mahsup suretiyle kapatılamayan bir tutar kalmışsa veya yeni bir iktisadi kıymet alınmayarak hiç kullanılmamışsa, fonda yer alan tutar, üçüncü yılın vergi matrahına eklenerek vergilendirilir.
Yenileme fonu uygulamasının benzeri, çeşitli riskler sonucu tamamen veya kısmen meydana gelen hasar sonucu sigorta şirketlerinden alınan tazminatlar için de yapılabilmektedir.
İktisadi kıymetin dövizle satılması ve satış kazancının döviz cinsinden muhafaza edilmesi halinde, üç yıl boyunca doğacak kur farkı gelirinin akıbeti tartışmalıdır. Bize göre bu gelirin de yenileme fonuna eklenmesi mümkündür. Ancak maliye yönetimi aksi görüştedir. Maliye yönetimine göre söz konusu kur farklarının fona eklenmeyip, doğrudan ilgili yıl kazancına eklenmesi gerekmektedir.
Burada iktisadi kıymetin yenilenmesi söz konusu olduğundan satın alınan iktisadi kıymetin, satılanla aynı cinsten veya nev’iden olması zorunludur. Örneğin matbaa makinesi satılıp yerine ambalaj makinesi alınması için yenileme fonu oluşturulamaz. Ancak satılanla alınanın birebir aynılığı da aranmaz. Örneğin 9 kişilik minibüs satılarak 16 kişilik bir minibüs alınmasında, yasal amaç gerçekleşir ancak minibüs satılarak yerine makam aracı alınması, yasanın fon oluşturma amacının dışında kalır.
Üç yıllık süre sonunda yeni bir iktisadi kıymet alınmamış olunmasının herhangi bir yaptırımı da yoktur.
Yasa, satılanın yerine yeni bir kıymet alınmasından söz etmişse de buradaki “yeni” kelimesi, kullanılmamış değeri kastetmemektedir. Yani satılanın yerine alınan iktisadi kıymet, ikinci el olarak da alınabilir.
Yasa, yenileme fonunun “pasifte geçici bir hesapta” tutulmasından söz ettiğinden bu fonun sadece bilanço usulüne göre defter tutanlarca ayrılabileceği kabul edilmektedir. Çünkü işletme hesabı esasında veya serbest meslek defteri esasında, “pasif hesap” yoktur. Ancak maliye yönetimi serbest meslek erbabının da iktisadi kıymet satış kârları için yenileme fonu oluşturabileceği görüşündedir. Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nün ve Ankara Defterdarlığı'nın bu konuda verilmiş özelgeleri vardır.
Yenileme fonu ile ilgili bir diğer tartışmalı konu da “üç yıllık" sürenin nasıl hesaplanacağı konusundadır. Bu konuda maliye yönetimi satışın yapıldığı ve dolayısıyla yenileme fonunun oluşturulduğu yılın birinci yıl olarak kabul edilmesi gerektiği görüşündedir. Buna karşılık konuya ilişkin yargı kararları, satış yapılarak yenileme fonunun oluşturulduğu yılı izleyen yılı birinci yıl olarak kabul etmektedir. Buna göre 2007 yılında bir sermaye şirketinin herhangi bir iktisadi kıymetini satarak satış kârı ile yenileme fonu oluşturması ve üç yıl boyunca herhangi bir yeni kıymet de almaması durumunda, maliye yönetimine göre bu kârı 2009 yılı kazancına ekleyerek vergilendirmesi gerekmektedir. Buna karşılık Danıştay kararlarına göre bu kârın 2010 yılı kazancına eklenmesi yasaya uygundur. Bize göre de yargı anlayışı yasanın lafzı ile daha uyumludur.
Kaynak: Referans Gazetesi