- Makaleler
-
Teknoloji geliştirme bölgelerinde ücret vergiye tabi değil
Yazdır
Tarih : 19.11.2008
Yazar : Dr.Veysi SEVİĞ-Bumin DOĞRUSÖZ
Teknoloji geliştirme bölgelerinde ücret vergiye tabi değil
19.11.2008 | Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz | Yorum
Teknokentte araştırmacı ve yazılımcı olarak istihdam edilen personelin bu görevleri ile ücretleri, 2013 tarihine kadar gelir vergisinden istisna tutulmuştur. Söz konusu personelin yasal izin süreleri içerisindeki hak kazandıkları ücretler de bu istisna kapsamında.
SORU: Teknoloji Geliştirme Bölgeleri'nde faaliyet gösteriyoruz. Burada çalışan yazılımcı ve araştırma personeline kanuni izin haklarını kullandırırken bu kişilerin ücretlerini vergiye tabi tutmuyoruz. Ancak bu kişilere ailevi nedenlerle verilen idari izinler kanuni izin sayılmadığından, yönetimce izinli sayılanlara bugünler için ödenen ücretler istisnadan yararlandırılmıyor. Örneğin annesini kaybeden birisine verilen üç günlük izinle ilgili ücretli geçen günlere ait ücretler gelir vergisine tabi tutuluyor. Bu doğru mu"
YANIT: Teknoloji Bölgeleri Yasası'nın 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 5035 sayılı yasa ile eklenen geçici 2. madde gereği olarak "Yönetici şirketlerin bu kanun uygulaması kapsamında elde ettikleri kazançlar ile bölgede faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, münhasıran bu bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları 31.12.2013 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisinden bağışıktır."
Yasal düzenleme gereği bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri 31.12.2013 tarihine kadar her türlü vergiden müstesnadır. Yönetici şirket, ücreti gelir vergisi istisnasından yararlanan kişilerin bölgede fiilen çalışıp çalışmadığını denetlemektedir. Bölgede fiilen çalışmayanlara istisna uygulandığının tespit edilmesi halinde, ziya uğratılan vergi ve buna ilişkin cezalardan yönetici şirket de sorumludur.
Konu ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı (1) sayılı sirkülerle "Bölgede çalıştırılan araştırmacı, yazılımcı ve Ar-Ge personelinin kanuni izin süreleri içerisinde hak kazandıkları ücretlerin de istisnaya konu edileceğini" duyurmuştur.
Buna göre "teknokentte araştırmacı ve yazılımcı olarak istihdam edilen personelin bu görevleri ile ücretleri, 2013 tarihine kadar gelir vergisinden istisna olup, söz konusu personelin yasal izin süreleri içerisindeki hak kazandıkları ücretler de" istisna kapsamındadır. Bu bağlamda İş Kanunu'nun 55. maddesinde "Yıllık izin bakımından çalışılmış gibi sayılan günler" belirlenmiş olup, madde kapsamında fiilen iş yerinde çalışılmamış olunsa dahi fiilen çalışılmış gibi kabul edilmektedir.
Söz konusu yasanın (i) bendi uyarınca işçilerin evlenmelerinde üç güne kadar, ana veya babalarının, eşlerinin, kardeş ve çocuklarının ölümünde üç güne kadar verilecek izinler fiilen iş yerinde çalışılmış sayılacaktır. Bu gibi hallerde de söz konusu günler için ödenen ücretlerin de istisnadan yararlandırılması gerekmektedir.
İş Kanunu'nun 55. maddesinin başında yapılan tanımlamadan da anlaşılacağı üzere bu madde kapsamında verilen ve kullanılan izinler yıllık ücretli izin hakkının kullanımında çalışılmış gibi sayılmaktadır. Dolayısıyla söz konusu yasa maddesi kapsamında kullanılan ve kullandırılan izinlerle ilgili günler yasal tanımlama uyarınca fiilen çalışılmış sayıldığından sözü edilen istisnadan yararlandırılacaktır. (V.Seviğ)
FUARA GÖTÜRÜLEN MALLAR
SORU: Türkiye'de kiralanıp, yurt dışında kurulan bir uluslar arası fuarda kullanılmak üzere götürülen ve bilahare Türkiye'ye getirilen malzemelerin kira bedelleri katma değer vergisine tabii midir" Söz konusu işle ilgili olarak taraflar arasında yapılan sözleşmede söz konusu malzemelerin yurt dışında kullanılacağına dair açık bir hüküm de bulunmakta olup, kiralanan malzemeler ayrıca sigorta ettirilmiş bulunmaktadır.
YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası'nın 1/1. maddesi uyarınca "Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti" çerçevesinde Türkiye'de yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabi tutulmaktadır. Kiracı konumundaki kuruluşla mevcut sözleşmenin de incelenmesinden anlaşılacağı üzere; kiracı kurum Türkiye'de tam mükellef olup, söz konusu malzemelerin bir süre için yurt dışında kullanımına yönelik olarak sözleşme yapmış bulunmaktadır.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın 4. maddesinde; hizmet, teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler olarak tanımlanmış ve bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerle gerçekleştirilebileceği hususu hükme bağlanmıştır.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın 6. maddesinin başlığı "İşlemlerin Türkiye'de yapılması"dır. Buna göre işlemlerin Türkiye'de yapılması;
* Malların teslim anında Türkiye'de bulunmasını,
* Hizmetin Türkiye'de yapılmasını veya hizmetten Türkiye'de faydalanılmasını, ifade etmektedir.
Bu hükümler çerçevesinde hizmetin yurt dışında ifa edilmiş olması ve hizmetten yurt dışında yararlanılmış olması halinde Türkiye'de Katma Değer Vergisi söz konusu olmamaktadır.
Diğer yandan Katma Değer Vergisi Yasası'nın 30/a maddesinde; vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan katma değer vergisinin vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceği hususu hükme bağlanmıştır.
Dolayısıyla kiracı konumunda olan ve yurt dışında bir fuarda kullanmak üzere sizden bazı malzemeleri kiralayan şirkete bu teslim Türkiye'de yapılmış olduğundan yapılan teslimler katma değer vergisine tabiidir. Burada önemli olan teslimin Türkiye'de tam mükellef bir mükellefe yapılmış olmasıdır. (V.Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
KDV'DE KONU
Danıştay 11. Dairesi E.1998/4360 K.2000/1063 T.23.3.2000
Gelir Vergisi Kanununun 82/5 ve KDV Kanunu'nun 1 ve Vergi Usuşl Kanununun 168/1. maddelerinin birlikte incelenmesinden, gerçek usulde vergiye tabi mükelleflerin ticari faaliyetlerini terk ettikten sonraki arızi nitelikteki mal teslimlerinden doğan kazançların KDV'ye tabi olmadığı, ayrıca işi bırakan bir kişinin işi bıraktıktan sonra demirbaşı işletmeden çekmiş sayılacağına ve KDV ödeyeceğine dair hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır. Olayda, faaliyetine son veren yükümlünün ilgili dönem KDV beyannamesine demirbaş çıkışlarını dahil etmemesi nedeniyle hakkında cezalı tarhiyat yapılmış olup, burada elde edilen kazancın Gelir Vergisi Kanununun 82. maddesinin 2 ve 5. bentleri uyarınca arızi kazanç mahiyetinde bulunması, söz konusu kazancın elde edilmesine ilişkin işlemin KDV'ne tabi olduğunun düşünülemeyecek olması, söz konusu demirbaşın elden çıkarıldığına ilişkin idarece yapılmış bir tespit olmaması ve işi bırakan bir kişinin işi bıraktıktan sonra demirbaşı işletmeden çekmiş sayılarak KDV ödeyeceğine dair ilgili kanunlarda hüküm de bulunmaması sebepleriyle, yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.
Danıştay 9. Dairesi E.1998/1161 K.1999/1672 T.27.4.1999
Tatil köyü işletmeciliği yapan yükümlü şirketin 1995 yılında bankaya yatırdığı mevduat nedeniyle elde ettiği faiz gelirini 1995 yılı geliri olarak kayıtlarına intikal ettirmesi ve bu geliri üzerinden de KDV hesaplaması gerektiği halde söz konusu geliri beyan dışı bıraktığı ileri sürülerek cezalı KDV tarhiyatı yapılmışsa da; davacı şirketin bankalara mevduat yatırmasının 3065 sayılı Kanunun 1 ve 4. maddeleri hükümleri karşısında verginin konusunu teşkil eden bir hizmet olarak kabul edilemeyecek olması ve bankaya kişilerin yatırdığı paranın bankaya sunulan bir hizmet sayılamayacak olması sebepleriyle, davacı şirketin bankaya finansman hizmeti sunduğunun kabulü ile yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.
Danıştay 11. Dairesi E.1997/3908 K.1999/957 T.8.3.1999
Halk otobüsü işleten yükümlü ortaklık adına, ortaklarından birinin diğer iki ortağa satmış bulunduğu araç satış hissesinin emsallerine nazaran düşük beyan edildiğinden bahisle cezalı tarhiyat yapılmışsa da; KDV Kanununun 1/1. maddesine göre ticari, sınaî, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ne tabi olduğu hükme bağlanmış olup, olayda halk otobüsü işleten adi ortaklığın ortaklardan birinin araçtaki hissesini diğer iki ortağa satmak suretiyle devrettiğinin anlaşılmış olması, buna göre hisse devrinin yukarda yer alan madde hükmünde belirtilen faaliyetler çerçevesinde yapılmış bir teslim olmadığından KDV'ne tabi olmayacak olması ve 25 seri nolu KDV Genel Tebliğinde, adi ortaklıklarda, ortaklığın sona ermesi sonucunu doğurmayan hisse devir işlemlerinin KDV'nin konusunu oluşturmayacağının belirtilmiş olması sebepleriyle, hisse satış bedelinin düşük beyan edildiğinden bahisle yapılan cezalı tarhiyatta yasal isabet yoktur.
Referans Gazetesi