slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Tarih : 12.11.2008

Yazar : Dr.Veysi SEVİĞ-Bumin DOĞRUSÖZ

Senette reeskont hangi durumlarda uygulanabilir

Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz

12.11.2008 | Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz | Yorum

Teminata verilen veya alınan senetler için reeskont ayrılmaz. Tahsilata verilen senetler için ise reeskont yapmak mümkündür. Buna göre tahsile verilen senetler işletme aktifinde yer almamalarına rağmen reeskonta tabi tutulabilir. Faktoring şirketlerine devredilen senetler için ise reeskont hesaplama hakkı faktoring şirketine aittir.

 

 

SORU: Türkiye çapında faaliyet gösteren ve daha çok satışları vadeli olan bir üretim şirketiyiz. Satışlarımızın büyük bir kısmı senetle olmaktadır. Bu senetler çoğunlukla da ciroludur. Biz senetleri alır almaz ya teminata veya tahsile vermekteyiz. Teminata verdiğimiz senetler kredi karşılığı olmaktadır. Bizim teminata ve/veya tahsilata vermiş bulunduğumuz senetler için reeskont yapma hakkımız var mıdır"

 

 

YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 281. maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereği olarak "vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacaklar değerleme gününün kıymetine irca olunabilir. Bu takdirde senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nispet, açıklanmamış ise Cumhuriyet Merkez Bankası'nın resmi iskonto haddi uygulanır." Bu hükme paralel bir hükümde Vergi Usul Yasası'nın 285. maddesinin ikinci fıkrasında yer almaktadır. Dolayısıyla senetli borçlar içinde aynı işlem yapılabilmektedir. Ancak bu bağlamda yasal düzenleme gereği olarak "Alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorundadırlar."

Teminata verilen senetler gerek söz konusu senetleri teminat olarak kabul edenler açısından ve gerekse bu senetleri teminat veren yönünden kısıtlı bir hak sahipliğinin varlığını göstermektedir. Senedi mevcut borcuna karşılık teminat veren bir ticari işletme, mevcut borç ödenmedikçe söz konusu teminatı geri isteyemeyeceği gibi, söz konusu senedi teminat olarak da kabul eden, ödenmeyen bir senedi herhangi bir şekilde kullanamamakta, bunun sonucunda vadesinden ödenmeyen senedin tahsilatı için hukuki işlemi başlatma görevi senedi teminat olarak kabul edene düşmektedir.

Bu nedenle genel anlamda teminata verilen veya alınan senetler için reeskont (bir bedel karşılığı el değiştirmiş olan kıymetlerin yeniden bir bedel karşılığı el değiştirmesi) ayrılamaz. (Özyer, Mehmet Ali, "Vergi Usul Kanunu Uygulaması" HUK yayınları,4.baskı, Mart,2008,sf:571)

Tahsilata verilen senetler için ise reeskont yapmak mümkündür. Buna göre tahsile verilen senetler işletme aktifinde yer almamalarına rağmen reeskonta tabi tutulabilir. Bir başka anlatımla vade sonunda tahsil edilmek üzere bankalara tevdi edilen senetler üzerinde tahsile veren açısından herhangi bir sınırlama ve kısıtlama olamayacağı için değerleme günü itibariyle tahsil edilmemiş olmaları şartıyla bunlarda reeskont tabi tutulabilir.

Bilindiği üzere tahsile verilen senetler temsil cirosuyla tahsil amaçlı olarak bankalara verilmekte olup, senet üzerindeki bütün haklar senetleri tahsile verene ait olmaktadır.

Hesap Uzmanları Kurulu Danışma Komisyonu'nda teminata verilen senetler için reeskont ayrılamayacağı buna karşılık tahsile verilen senetler için reeskont ayrılabileceği yönünde karar vermiştir.

Faktoring şirketlerine devredilen senetler için reeskont hesaplama hakkı faktoring şirketine aittir. Çünkü söz konusu şirketler kendilerine temlik edilen senetlerin tahsilat riskini üstlenmektedirler.(V. Seviğ)

 

 

VERGİ BORÇLARININ TAKSİTLENDİRİLMESİ

 

SORU: Kolektif şirket olarak zücaciye işi ile uğraşıyorduk. Ancak 2007 yılında otellere vermiş olduğumuz mallardan dolayı olan alacaklarımızı tahsil edemedik. Bu nedenle de ortaklar olarak katma değer vergisini süresi içerisinde vergi dairesine ödeyemedik.

Geçtiğimiz ay vergi dairesi ödeme emirlerini adreslerimize gönderdi.

Maliye Bakanlığı tarafından vergi borçlarının taksitlendirilmesi kolaylığından yararlanmak istiyoruz. Bunun için geç mi kaldık" Bize ödeme emrinin gönderilmiş olması taksitlendirme için bir engel oluşturur mu"

 

YANIT: Maliye Bakanlığı'nın vergi borçlarının taksitlendirilmesi için yayımlamış bulunduğu Tahsilat Genel Tebliği'nin dayanağını Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasa'nın 48. maddesi oluşturmaktadır. Söz konusu yasa maddesi gereği olarak: "Amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla alacaklı amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca amme alacağı 36 ayı geçmemek üzere ve faizi alınarak tecil edilir."

Yasal düzenleme gereği olarak adi ortaklıklarda ve kolektif ortaklıklarda ortaklar ortaklığın ödenmemiş borçlarından müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle ortağı olduğunuz kolektif şirketin vergi borcundan dolayı ödeme emri sizlere gönderilmiştir.

Kolektif şirket adına ortaklar olarak vergi dairesine 28.Kasım.2008 Cuma mesai saati bitimine kadar yapacağınız başvuru sonucunda sizin vergi borçlarınızın 18 ay taksitlendirilmesi yapılabilecektir.

Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan tebliğde yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere 01. Eylül.2008 tarihine kadar vadesi geldiği halde 30.Ekim.2008 tarihine kadar ödenmemiş bulunan vergi borçları için taksitlendirme isteminde bulunmanız mümkündür. Bu konuda tecil ve taksitlendirmeden yararlanmak için başvuruda bulunan mükelleflerin tecil istemleri alacağın (vergi borcunun) tutarına bakılmaksızın vergi daireleri tarafından değerlendirilecek ve sonuçlandırılacaktır.

Dolayısıyla sizin de söz konusu tebliğ ile genel olarak sağlanmış taksitlendirme olanağından yararlanmanız mümkün bulunmaktadır.

Ayrıca yapılacak başvuru sonucunda taksitlendirilmiş bulunan vergi borçlarının yüzde onunun ödenmesi halinde ve başkaca vadesi geçmiş ve ödenmemiş vergi borcunun bulunmaması durumunda mükelleflere vadesi geçmiş borcunun bulunmadığına dair yazı verilecektir. .(V. Seviğ)

 

MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ BORÇLARININ TAKSİTLENDİRİLMESİ

SORU: Motorlu Taşıtlar Vergisi ile ilgili olarak Maliye Bakanlığı geçtiğimiz Temmuz ayında bazı araçlar için tarife değişikliği yaptı. Bu konuda geçtiğimiz yıllarda da aynı şekilde işlem yapılmıştı. Motorlu taşıtlar vergisinden borcu olanlarda Maliye Bakanlığı tarafından tebliğ ile yapılan yeni taksitlendirme hakkından yararlanabilecekler midir"

YANIT: Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan Seri:B,4 Sıra numaralı Tahsilat Genel Tebliğinin IV-Diğer hususlar bölümünün 5. paragrafında yer alan açıklamalar çerçevesinde "Motorlu taşıtlar vergisinden borcu olan mükelleflerin, tebliğ hükümlerinden yararlanmak üzere her bir taşıt itibariyle hesaplanacak toplam borç tutarı için başvuruda bulunmaları halinde 18 aylık taksitlendirme hakkından yararlanabileceklerdir.

Ayrıca tebliğde konuya ilişkin bölümde yer alan açıklama çerçevesinde vergi dairesine başvurarak tecil isteminde bulunanlar bu türden tecil edilmiş olan borçların tamamını ödemedikçe, söz konusu araçların satış ve devir işlemlerini yaptıramayacaklardır. .(V. Seviğ)

 

 

YARGI KARARLARINDA

 

RE'SEN VERGİ TARHI

       

Danıştay 3. Dairesi E.2000/4013 K.2003/929 T.25.2.2003

Davacı hakkında, vergilendirme döneminde GVK'nun 86. maddesinde belirtilen beyanname verme sınırının üzerinde kâr payı elde ettiği halde bu kâr payının bir kısmını muvazaalı bir şekilde üçüncü kişilere aldırarak beyan sınırının altında bıraktığı görüşüyle, ortağı olduğu anonim şirketin defter ve belgelerinin tetkiki sırasında hazirun cetvellerindeki bilgilerden tespit edilen matrah üzerinden re'sen tarhiyat yapılmıştır. Böyle bir muvazaanın varlığı gerçekte beyanı gereken kâr payının beyan dışı bırakıldığı sonucunu doğuracağı gibi, davacının vergilendirme döneminde beyana tabi geliri olmadığı yönündeki bildiriminin de idareyi yanıltma amaçlı olduğunu ortaya koyacağından, anonim şirketin kayıtlı bulunduğu ticaret sicil müdürlüğü ve davacının paydaşı olduğu anonim şirketten, şirketin kuruluş belgeleri ve sonradan tescil edilen kararlara göre davacının ne miktarda ve ne tür hisse senedine sahip olduğu, bunların devir tarihleri ile ne şekilde tescil edildiği, hazirun cetvellerindeki farklılığın sebebi, vergilendirme döneminde davacıya hangi hisse senetleri karşılığı ne miktarda kâr payı ve diğer ödemeler yapıldığı araştırıldıktan sonra muvazaalı bir devir bulunup bulunmadığı da belirlenerek hüküm kurulması gerekmekte olup, resen tarh nedeninin varlığı bu muvazaanın araştırılmasına bağlıdır. 

Danıştay 3. Dairesi E.2000/1089 K.2001/15 T.16.1.2001

Tarım ürünleri ticareti yapan davacının, hakkında ilgili yıl işlemlerinin incelenmesi sonucunda, gerçekte müstahsilden yaptığı zirai ürün alışlarını gerçeği yansıtmayan faturalarla belgelendirdiği görüşüyle yapılan cezalı tarhiyata karşı açtığı dava, yerel mahkemece fatura düzenleyen şirket ortağının belli bir komisyon karşılığında gerçeği yansıtmayan belge ticareti yaptıklarını beyan ve ifade ettiğinden bahisle reddedilmişse de; davacının zirai mahsul alımlarının faturalı olması, bu faturaların 213 sayılı Kanunun fatura nizamına ilişkin hükümleri açısından tenkit edilmediği gibi faturaları düzenleyenlerin zirai mahsul alım satımı yapmak üzere işe başlayacağını bildirmiş tüccar olması, olayda zirai mahsullerin çiftçilerden satın alındığı hususunda yapılmış bir tespit bulunmaması ve gerçeği yansıtmadığı kabul edilen faturaları düzenleyenlerin defterlerinde hasılat kaydedilip kaydedilmediğinin de araştırılmamış olması sebepleriyle, varsayımdan öte değer taşımayan bazı ifade ve tespitler esas alınarak yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.

Danıştay 3. Dairesi E.1999/106 K.2000/619 T.16.2.2000

Blok tuğla imalatı faaliyetinde bulunan davacı adına, inceleme elemanınca işletmenin uğraş konusu ve bu konuyu vergi matrahının oluşumu yönünden etkileyebilecek olan bir kısım veriler ele alınarak yapılan randıman hesaplaması sonuçlarının işletme kayıtları ile karşılaştırılması ve işletme hâsılat kayıtların gerçeği yansıtmadığının ileri sürülmesi suretiyle cezalı tarhiyat yapılmışsa da; 213 sayılı VUK'nun 30.maddesi, idareye verilmiş olan yetkilerin kullanılması ve görevlerin eksiksiz olarak yerine getirilmesi suretiyle öncelikle defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların incelenmesini, bu kayıt ve vesikalarda vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitini engelleyen noksanlık, usulsüzlük ve karışıklıklar bulunuyorsa bunların tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığını gösterip göstermediğin tespitini, bu saptamalardan sonra da matrahın takdirine geçilmesini öngörmekte olup, olayda ise bu inceleme ve tespitler yapılmamış, delil bulunmamış ve kanunda bulunmayan ve özü itibariyle kişisel kanaate ve karinelere dayalı bir resen takdir sebebi yaratılmış olduğundan, kanunun aradığı anlamda bir resen takdir sebebi bulunmadan yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur.

 

 

ÖZELGELERDE

 

ASGARİ GEÇİM İNDİRİMİ

 

1. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 21.3.2008 tarih ve 7922 sayılı özelgesi;

"Asgari geçim indirimin uygulamasında "çocuk" tabiri, mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilenler, evlat edinilenler ile ana veya babasını kaybetmiş torunlardan mükellefle birlikte oturanlar dâhil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış çocukları, "eş" tabiri ise, aralarında yasal evlilik bağı bulunan kişileri ifade eder. İndirim tutarının tespitinde mükellefin, gelirin elde edildiği tarihteki medenî hali ve aile durumu esas alınır. Boşananlar için ise indirim tutarının hesabında, nafakasını sağladıkları çocuk sayısı dikkate alınır. Bu hüküm gereğince, çalışanın eşinin ilk evliliğinden olan çocuğu (üvey çocuğuna) ile birlikte oturma şartını sağladığından, üvey çocuğunu "Aile Durumu Bildirimine" dâhil edip, asgari geçim indirimi uygulamasından yararlanması mümkün bulunmaktadır. Bununla beraber, eşinden ayrılan, çocuğunun velayeti ise ayrıldığı eşine verilen ve mahkeme tarafından çocuğuna nafaka verilmemesine karar verilen çalışanın bu çocuğu için asgari geçim indirimi uygulamasından yararlandırılması mümkün değildir."

2. Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 15.2.2008 tarih ve 424 sayılı özelgesi;

"Ek maaş ve ek ders ücreti olarak yapılan ödemelerin tamamı tek işveren tarafından yapıldığından, aynı yıl içinde yapılan bu ödemelerin toplanarak vergilendirilmesi gerekir. Dolayısıyla bu şekilde hesaplanan toplam vergi üzerinden öncelikle sakatlık indiriminin dikkate alınması, sonra kalan tutar üzerinden GVK'nın 32. maddesinde belirlenen oranlara ve sınırlara riayetle yararlanılacak olan asgari geçim indiriminin hesaplanması gerekir."

3. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 21.2.2008 tarih ve 397 sayılı özelgesi;

"Kısmi zamanlı olarak 4 ayrı işyerinde çalışan bu iş yerlerinden ilkinde 12 gün, diğerlerinde ise 6'şar gün olmak üzere toplam 30 gün çalışan ücretlinin, asgari geçim indirimi uygulaması, 265 seri no'lu GVK Genel Tebliği'nin, '10.1. Birden fazla İşverenden Ücret Alan Ücretlilerde Asgari geçim İndirimi Uygulaması' başlıklı bölümünde yer alan açıklama gereğince, en yüksek ücreti elde edildiği işveren tarafından gerçekleştirilir."

4.  İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 17.10.2008 tarih ve 8610 sayılı özelgesi;

"Asgari geçim indirimi gerçek usulde vergilendirilen ücretliler için geçerli olup, emekliye ayrılan ve emekli aylığı GVK'nın 23/11. maddesi uyarınca gelir vergisinden istisna olan gerçek kişinin, asgari geçim indiriminden yararlanması söz konusu değildir. Bununla beraber, bu kişinin bir işveren ve belirli bir işyerine tabi olarak tekrardan gerçek usulde vergilendirilmeye tabi ücret geliri elde etmesi halinde, bu ücretinden tevkif edilecek gelir vergisine asgari geçim indirimi uygulanır."

 

YENİ YAYINLAR

 

SOSYAL GÜVENLİK REFORMU

 

 

Bilindiği gibi 1 Ekim itibariye S.S.Kanunu, Bağ-Kur Kanunu ve Emekli Sandığı Kanunları kaldırılarak Sosyal Güvenlik alanında yeni     bir Kanun yürürlüğe girdi. Bu Kanuna bağlı olarak yayınlanan Yönetmelik ve Tebliğlerle bir hukuk alanı yeni baştan kuruldu. Bu kuruluşla birlikte pek çok kişinin emeklilik hakları, emekli olarak çalışanların durumları, isteğe bağlı sigortalılık ve borçlanma konuları yeni baştan düzenlendi. İşte bu karmaşa ortamında başvurulacak kaynak veya uzman sayısı da bir anda yok derecesinde azaldı. İşte bu ortamda bu alanın iki yetkin ismi, Ali Tezel ve Resul Kurt "Sosyal Güvenlik Reformu" adlı yaklaşık bin sayfalık bir kitabı birlikte yayınladılar. Şubat ayında yayınlanan kitabın geçtiğimiz günlerde yayınlanan güncellenmiş 3. Basısında, Sosyal Güvenlik alanında yapılan bütün değişikliklerin açıklamalarını ayrıntılı şekilde bulmak mümkün. Kitap ayrıca konuya ilişkin güncel mevzuatın tümünü de içeriyor. Yazarlar, Kanunun her maddesinin altına gerekli açıklamaları yazmak suretiyle, bu konuda sorulabilecek her türlü soruya cevap vermeye çalışmışlar. Bu alanda en yetkin ve adeta tek kaynak niteliğindeki bu kitabın, konuyla ilgili meslek mensupları ile hukukçuların başucunda bulunası gerektiği inancındayım. Kitabı edinmek isteyenler Yaklaşım Yayıncılık'a (0312.4934343) müracaat edebilirler.

 

Referans Gazetesi