slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Tarih : 04.10.2008

Yazar : Dr. Veysi SEVİĞ

Ekonomik krize çare bulunuyor mu

             04.10.2008 | Veysi Seviğ

ABD'de finans sektörünün bir süredir yaşamakta olduğu sorunlar tam anlamı ile krize dönüşünce piyasa ekonomisi söylemleri terk edilerek dengenin ancak devlet müdahalesi ile sağlanabileceği sonucuna varılmıştır.

Reel sektörün dışında adeta sanal âlemde oluşturulan parasal bulutlar bir anda finansal faciaya dönüşme tehlikesinin habercisi haline gelmiş, bu durumdan düzlüğe çıkabilmek için FED'in devreye girmesiyle birlikte bir anda ABD'de faiz oranları libor+ 8-8.5'lere yükselmişti.

Gerçekte ilk kurtarma operasyonu ile birlikte ABD'de dahi para kıt kaynak haline gelmiştir. Bu durumu aşabilmek için piyasaya sağlanması düşünülen parasal destek ile bu ülke bütçesinin açığı yüzde 100'e ulaşarak tam anlamı ile yeni bir tehlikenin sinyalini verdi. Buna neden olan kredilendirme piyasasının bugüne kadar sürdürmüş olduğu faaliyetin ne derece riskli olduğu daha net görülmüştür. Ancak sağlanan desteklerle piyasanın yeniden dengeye ulaşması mümkün görülmediğinden hazırlanan yeni bir paketle piyasaya 700 milyar dolarlık bir destek sağlanması öngörülerek Amerikan halkının sokaklara dökülmesi durdurulmaya çalışılmıştır.

Bu günlerde ABD'de kimse parasını harcamak istemiyor. Piyasalar tam anlamı ile durdu. Hatta işsiz kalan üst düzey profesyoneller yeni gelir alanı olarak dilenmeyi tercih ettiler.

Bu satırları okuduğunuz gün de muhtemelen yeni kurtarma paketi Temsilciler Meclisi'nden geçmiş olacaktır.

Kısa sürede piyasanın rahatlaması beklenmektedir. Ancak bu rahatlamanın uzun sürmeyeceği şimdiden bellidir.

Benzer bir davranışı Avrupa Birliği ülkeleri de sergilemek istemektedirler. Fransa'nın önderliğinde gündeme getirilen fon kurma düşüncesi, diğer ülkeler tarafından olumlu karşılanmamıştır. Ancak buna karşılık bazı yatırımcı bankaların yaşamakta olduğu sorunların kısa bir süre sonra piyasaları daha da belirgin şekilde etkileyeceği düşünülmektedir.

Tüm bu oluşumların ve gelişmelerin ülkemiz ile doğrudan ilgisi vardır. Bizi etkilemez düşüncesi bu bağlamda doğru değildir.

Türkiye dış finansman kaynağına gereksinimi olan bir ülkedir. Bu gereksinimi her geçen gün artmaktadır. Dolayısıyla dünyada yaşanan finansal nitelikteki sorunların biraz gecikmeli de olsa Türkiye'ye yansıması kaçınılmaz olmaktadır.

Dünyanın en yüksek faizini uygulayan ülke Türkiye'dir. Türkiye kendi parasına yüksek faiz vermek suretiyle Türkiye'ye yabancı kaynak davet eder hale gelmiştir.

Bir yandan milli para birimimize yüksek faiz uygularken diğer yandan kurların belli bir aralık içerisinde hareketliliğini sağlamak suretiyle yabancı paraya sağlanan ekonomik avantaj dikkate alındığında Türkiye'nin bu durumda devamlı zararlı çıktığı sonucuna kolayca varılabilmektedir.

Böyle bir tablo karşısında Türkiye'nin de olması gereken bütün ihtimalleri dikkate alarak olayı irdelemesi, ekonomi yönetiminin bu konuyu derhal masaya yatırması artık kaçınılmaz hale gelmiştir.

Dış dünyada yaşanan sorunlarda ismi geçen finans kurumlarından birkaçı ülkemizde de faaliyettedir. Hatta bu kurumlar Türkiye'de mali piyasaya oldukça iddialı girmişlerdir.

Ancak yine basından edindiğimiz bilgilere göre dünyada finansman sorunu çeken kuruluşlara yapılan devlet katkısı ile beraber yönetim anlayışları da değişikliğe uğramaktadır. Bu durum ise oldukça ilginçtir ve Türkiye'nin oluşuma önem vermesi gerekir.

Bu aşamada ABD'de yeni oluşturulan destek paketine karşı farklı görüşler ileri sürülürken bir süredir söz konusu ülkedeki ekonomik oluşumu gözlemleyen bazı iktisatçılar uygulanan politikanın çok riskli olduğunu açıklamışlardır.

Özellikle uzun dönemde bu tür olayların giderek artacağını iddia eden iktisatçıların içerisinde tanıdık simalar vardır. Bugüne kadar ABD'de oluşan piyasalarda görev alan aktörlerin yeterince denetlenmediğini savunan bu kesim zaman içerisinde haklı çıkmıştır.

Geçen yıllarda bu riskin varlığı anlaşılır olmasına rağmen yapılmayan denetimler sonucunda tasarruf sahipleri ile çalışanlar bu oluşumun içerisine çekilmişlerdir. Şimdilerde ABD'de ve Avrupa Birliği'nde işsiz sayısı her geçen gün artarken piyasalar bu oluşumla yeni işsizlerle tanışmakta, dolayısıyla ekonomi her geçen gün artan işsizlerin maliyetini de taşımak zorunda kalmaktadır.

Türkiye'nin yurtdışından kredi bulma olanağı giderek daralmaya başlamıştır. Bu gelişme kredi bulamayacağımız anlamına gelmemektedir. Türkiye yabancı para birimine göre her vakit kredi bulabilecektir. Ancak kredi faizleri geçmişteki maliyetten yüksek olacaktır. Bunun sonucu iç piyasaya yabancı finansman olanaklarının sağlanabilmesi için de faizlerin günün koşullarına uygun olarak yükselmesi gerekmektedir.

        Artık eski tüketim alışkanlıklarından vazgeçme zamanı gelmiştir.Bu  konuda yeteri kadar bilinçlendiğimizi söyleyebilmemiz mümkün değildir.

Kaynak : Referans Gazetesi