Zordur işsiz olmak, zordur işsiz yaşamak. İşsizlikle mücadele ve istihdam artışı tüm siyasi partilerin en önemli seçim vaadidir. İşsizlik umutsuzluktur, yoksulluktur, çaresizliktir, yalnızlıktır, duygusuzluktur. Depresyon ve hatta intihar nedenidir işsizlik.
2008 yılı Mayıs döneminde Türkiye’de kurumsal olmayan sivil nüfus bir önceki yılın aynı dönemine göre 767 bin kişilik bir artış ile 69 milyon 563 bin kişiye, kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus ise 763 bin kişi artarak 49 milyon 881 bin kişiye ulaşmıştır. TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 41 bin kişi artarak 2 milyon 164 bin kişiye yükselmiştir. İşsizlik oranları bir türlü düşmüyor.
Özellikle son birkaç yıldır istihdamı artıracak düzenlemeler getiriliyor ama istihdam bir türlü artmıyor. Yasa çıkartılıyor, ama teşviklere rağmen istihdam artmıyor. Çünkü siyasi iradenin işsizlikle mücadelenin önemini fark etmesine rağmen, bürokrasi konunun vehametini anlayamıyor.
Son olarak 5763 sayılı Kanunla istihdam artışı için bir takım düzenlemeler yapıldı. Siyasi irade ve TBMM, 5763 sayılı Kanunla istihdam önündeki engelleri birer birer kaldırdı. Bununla da yetinmeyerek uzun bir süreden beri beklenen prim teşvikini de yasalaştırdı. Hem de üç farklı teşvikle;
1-01.07.2009 tarihine kadar yeni işe alınan 18 yaşından büyük kadınlar ile 18-29 yaş arasındaki erkek işçilere ait SSK primlerinin 5 yıl boyunca İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak,
Özürlü sigortalıların, asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamının kontenjan fazlası özürlü çalıştıran veya yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran işverenlerin de çalıştırdıkları her bir özürlü için asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazine’ce karşılanacak,
01/10/2008 tarihinden geçerli olmak üzere; 5510 sayılı kanunun 4/(a) bendi kapsamındaki sigortalıları çalıştıran özel sektör işverenlerinin, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutarın Hazine’ce karşılanacak. Buraya kadar her şey çok güzel.
Ama iş, yasanın uygulamasına gelince, teşvik kırk dereden su getirilerek ve kısıtlanarak uygulanıyor. 5763 sayılı Kanunda, fiilen çalışmadığı halde sigorta yardımlarından faydalanmak isteyenler olabilir diye ‘fiilen çalıştırılanlar için’ ibaresi eklenmiştir. Amaç, filen çalışmadığı halde sigortalı olmaya çalışılmasını önlemek.
Oysa uygulamaya yön verecek genelgede, ‘fiilen çalışılmamış sürelere ilişkin ödenen ücretlerden dolayı söz konusu teşvikten yararlanılması mümkün bulunmadığı, yıllık ücretli izin ve istirahat gibi sürelerde çalışmadığı için, işverenler bu günlerde istihdamı teşvikten yararlanamayacağı.’ Belirtiliyor. İzinli süreler için farklı prim belgesi düzenlenecekmiş. Örneğin, 10 gün yıllık izin kullanan işçi için 20 gün ‘4447’ kanun türü, 10 gün için de ‘0000’ kanun türü ile olmak üzere 2 farklı prim ve hizmet belgesi düzenlenecekmiş. Bu yetmediği gibi ayrıca her iki belge içinde eksik gün bilgi formu verilecekmiş. Vermezse, teşvikin onlarca katı idari para cezası uygulanacak.
4857 sayılı İş Kanunu 55. maddesinde, ‘k) Bu Kanunun uygulanması sonucu olarak işçiye verilmiş bulunan yıllık ücretli izin süresi.’ çalışılmış gibi sayılan haller arasında sayılmıştır. Fakat bir an cömertliği tutan bürokrasi fiilen çalışılmayan sigortalıların hak kazandıkları hafta tatili için ödenen ücretleri teşvik kapsamına almış. Yıllık izinle hafta tatili arasında nasıl bir fark tespit edildiyse. Ulusal bayram ve genel tatil günlerinin akibeti ise meçhul.
1 Temmuz itibariyle işe giren ve gerekli koşulları sağlayan ilave istihdam ve özürlü işçilerin teşvikten faydalanmasına ilişkin teşvikin içi boş kaldı. Uygulamanın zorluğu yanında SGK’nın yorum farkı da teşvikin içini boşalttı.
Özürlü işçi teşvikinde durum daha da kötü. Özürlü işçi çalıştıran işverenlerin nasıl ve ne şekilde yararlanacağı henüz açıklanmadı. İşverenler ne yapacağını bilemiyor, başvurdukları yerler de çözüm yolunu gösteremiyor. Üstelik özürlü işçi teşvikinde ‘4857’ kanun türü seçilerek prim belgesi verilecek deniyor, ama ‘4857’ kanun türünde yüzde 100 teşvikle, yüzde 50 teşvikin nasıl ayrıştırılacağı açıklanamıyor. Aktivasyonun nasıl yapılacağı belirsiz.
Zor olan kanunları çıkartmak. Ama gelin görün ki, denizleri aşıp, derede boğuluyoruz. Teşvik var ama istihdam yok. Şimdi istihdamın neden artmadığı daha iyi anlaşılıyor herhalde.
Kaynak:www.resulkurt.com