slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Tarih : 18.06.2008

Yazar : Dr. Veysi SEVİĞ-Bumin DOĞRUSÖZ

Mükellefin geçmiş yıl zararı hatalı işlemde resen dikkate alınmaz

18.06.2008 | Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz | Yorum

 

Mükellefin geçmiş yıl zararı, bir sonraki yılı kârla kapattığının tespit edilmesi halinde re'sen dikkate alınmaz. Dolayısıyla zarar mahsubu yapılamaz.

 

SORU: Şirketimiz 2005 yılını zararla kapatmıştır. 2006 yılı faaliyet sonucu da zararla kapatılmıştır. Ancak yapılan incelemede 2006 yılında şirketimizin zarar etmediği, yapılan ve gider gösterilen bazı masraf kalemlerinin reddi ve yine bazı hâsılat tespiti ve kayıtlarının doğru olmadığı ileri sürülerek matrah farkı bulunmuştur. Bizim 2005 yılı zararını 2006 yılı sonuçları da menfi olduğu için indirim konusu yapmadığımız hesaplarımızdan belli iken, incelemeyi yapan elemanın bu gerçeği göz ardı ederek, oluşturduğu matrah farkı nedeniyle şirketimizin kârlı olduğunu tespit ederken geçmiş yıl zararını bundan düşmesi yani indirmesi gerekmez miydi"

 

YANIT:

Kurumlar Vergisi Yasası'nın 9.maddesi hükmü gereği olarak kurumlar vergisi matrahının tespitinde, kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla aşağıda belirtilen zararlar indirim konusu yapılır:

* Beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar,

* Türkiye'de kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarla ilgili olanlar hariç olmak üzere, beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla yurt dışı faaliyetlerinden doğan zararlar,

Kurumlar Vergisi Yasası'nın 9.maddesine konu teşkil eden "Zarar Mahsubu"na ilişkin usulleri belirleme yetkisi ise Maliye Bakanlığına ait bulunmaktadır.

İlke olarak geçmiş yıl zararı, mahsup imkânının doğduğu ilk hesap döneminde kurum kazancından mahsup edilmelidir.

Zarar mahsubu yapılması konusu mükelleflere tanınmış bir haktır. Bu hakkın kullanılması aşamasında mükellef kayıtlarını öngörülen şekilde tutar ve bu bağlamda da zararını kâr ettiği yıl indirim konusu yaparsa mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde mükellefin bu mahsubu kabul edilmektedir. Ancak bir önceki yılın zararının mükellefçe ertesi yılın zararla kapatılması halinde, önceki yıl zararının mahsup edilememesi ile ilgili olarak, yapılan incelemeler sonucunda bir sonraki yılın zararla değil, kârla kapandığının tespiti halinde inceleme elemanı tarafından bir önceki yılın zararının re'sen dikkate alınması kanımızca mümkün değildir. Kaldı ki bir önceki yıl zararının teknik olarak doğruluğu konusu da inceleme yapılmadan anlaşılabilecek bir olgu daha doğrusu kesinlik kazanmış bir miktar olarak kabul edilmelidir.

Gerçekte mükelleflerin geçmiş yıllara ilişkin zararlarını bu zararlarını doğduğu dönemi izleyen ve kazanç ile sonuçlanan ilk hesap döneminden itibaren kazançlarından mahsup etmeleri, yasal olarak mükellefe tanınmış bir hak olup, bu hakkı kullanıp kullanmamakta serbesttir.

Bir sonraki yılı hatalı işlem yapmak suretiyle zararlı gibi göstererek bir önceki yılın zararının indirim konusu yapılmasını bir anlamda önleyen mükellefin bir önceki yıl zararının inceleme sonucunda bulunan kazançtan düşülmesi ancak bir önceki yıl zararının inceleme yöntemi ile kesin olarak tespiti halinde mümkün olabilir ki bu konuda mevcut yasal düzenlemelerde herhangi bir açıklık mevcut değildir. (V.Seviğ)

 

ÇEKTE ÖDEMEME TALİMATI

SORU: Elimizde dört adet çek var. Bu çeklerin toplamı 264.000 YTL. Söz konusu çekleri bizden yaklaşık bir yıldır mal alan (...) Limited Şirketi kendi çeki olarak ve fakat hamiline yazılı olarak verdi. Çekler vadeli olduğu için biz çeklerin hamiline yazılı olmasından kuşkulanmadık. Bilakis bu durum ciro açısından da bizim işimize geliyordu. Ancak çeklerin vadesinde tahsili aşamasında çeki bize veren müşterimizin bankaya ödememe talimatı verdiğini hayretle öğrendik.

Şimdi bizden mal alan ve bizim gibi komşularımızı da zora sokan bu limited şirketin bize çek veren iki ortağını da bulamıyoruz. Yaptığımız araştırmada işyerlerini de terk ettiklerini öğrendik. Ne yapabiliriz"

 

YANIT: Son aylarda giderek artan bu tür olaylarda çek keşide edenler "Türk Ticaret Yasası'nın 711/3. maddesinden yararlanarak bankalara talimat vermek" suretiyle çeki ödemeden kaçınmaktadırlar.

Yasal düzenleme gereği olarak "Keşideci çekin kendisinin veya üçüncü bir şahsın elinden rızası olmaksızın çıkmış olduğu iddiası ile bankaya talimat vererek çeki ödemeden men" ettirilebilmektedir.

Bu konuda iki kişi ile kurulan bazı limited şirketler kendilerince piyasadan satın aldıkları mallar için düzenleyip kendilerine mal satanlara vermiş oldukları vadeli çekler için bankaya ödememe talimatı vermek suretiyle çek hamillerinin bankaya tahsilat için başvurmalarında bu çeklerin nakde dönüştürülmesini engellemektedirler.

Bu gibi hallerde bankaların çek hamillerine çeki keşide edenlerin ayrıca yazılı talimatlarının bir örneğini vermeleri gerekmektedir. En azından böyle bir yazılı talimat örneği veremiyorlarsa, çekin talimat üzerine ödemesinin yapılmadığını gösteren bir yazıyı çek hamillerine vermeleri gerekir.

Bu gibi durumlarda öncelikle alacağınızın tespiti için yargı yoluna gitmeniz gerekmektedir. Çeki ödemeden imtina edenler sizin de karşılaştığınız gibi adreslerini de terk etmektedirler.

Kaldı ki bu tür olaylarda limited şirket yapısında olan kuruluşlarda keşide edilen çeklerin hukuki geçerliliğini de bozan bazı imza taklitleri ve imza inkârlarının da yoğunlaştığını görmekteyiz.(V.SEVİĞ)

 

MOTORLU TAŞITLAR VERGİSİ BORCU

SORU: Sahibi bulunduğum araç için Nakil Vasıtaları Vergi Dairesi bana borç çıkardı. Tüm ısrarlarıma rağmen bugüne kadar bu borç düzeltilmedi. Şimdi bana "gel bu borcu öde" diyorlar. Ne yapmam lazım"

 

YANIT: "Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkındaki" 5736 sayılı yasanın 5. maddesi uyarınca "Motorlu Taşıtlar Vergisi" yasası kapsamına giren taşıtlarla ilgili mükellef değişikliği dışındaki vergilendirme unsurlarının herhangi bir sebeple hatalı belirlenmesi nedeniyle mükellefler adına ilk tahakkuktan sonra ilaveten tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergisinin, dava açılmaması, açılmış davadan vazgeçilmesi ve 30.6.2008 tarihine kadar ödenmesi koşuluyla bu vergilere ait gecikme zamlarının tahsilinden vazgeçilecektir.

Ancak tahakkukun 1.1.2004 - 31.12.2007 tarihleri arasındaki dönemlere ilişkin olması gerekmektedir.

Bu konuda mükelleflerin yazılı başvurusu gerekmektedir.

Mevcut yasal düzenleme çerçevesinde 30.Haziran.2008 tarihine kadar tamamen ödenmeyen motorlu taşıtlar vergisinin ödenmemiş kısmı tahakkuk etmiş sayıldığı tarihten itibaren hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte tahsil edilecektir.

Eğer yapılan tahakkukun hukuki dayanağı yoksa dava konusu yapılabilecektir.(V.Seviğ).

 

YARGI KARARLARINDA MENKUL SERMAYE İRADI

Danıştay 4. Dairesi E. 2004/1526 K. 2005/515 T. 31.3.2005

Davacı adına 2000 yılında tahakkuk eden kâr payından dolayı elde ettiği menkul sermaye iradını beyan etmediği ileri sürülerek düzenlenen rapora göre beyan dışı bıraktığı tespit edilen matraha esas kazancın ortaklara dağıtılmış olduğu kabul edilmiş ve davacı ortağın hissesine düşen payın davacı açısından elde edilmiş kâr payı olduğu belirtilerek tarhiyat yapılmış ise de; menkul sermaye iradının elde edilmiş sayılabilmesinin sadece hukuken tasarruf edilebilmesine yani tahsil edilebilir hale gelmesine değil, iradı iktisaden tasarruf edebilme imkânının da bulunmasına bağlı olması, limited şirketlerde kâr  paylarının dağıtımının gerçekleşebilmesi, yani menkul sermaye iradının elde edilmiş sayılabilmesi için şirketin yetkili organlarınca karar alınarak fiilen dağıtımın gerçekleşmiş olması ve dağıtımın yapıldığının kesin olarak saptanmaması durumunda ortağın kâr payı elde etmesinin söz konusu olamayacak olması sebepleriyle, şirketin kâr payı dağıttığı yönünde somut ve kesin bir tespit olmadan sadece varsayıma dayanılarak ortağın kâr payı elde ettiğinden bahisle menkul sermaye iradı elde ettiği kabul edilemez.

 

Danıştay 4. Dairesi E. 1998/2733  K.1999/2216 T.25.5.1999

Davacı vakıf, 1997 yılı Eylül ayında ihtirazi kayıtla beyan edilip ödenen gelir(stopaj) vergisinin red ve iadesi istemiyle dava açmış ise de; Vakfın özel okul işletmeciliği faaliyetinin iktisadi faaliyet olmasından dolayı kurumlar vergisine tabi olması, Bakanlar Kurulu Kararı ile vergi muafiyeti tanınmış olsa dahi özel okul işletmeciliği faaliyetinden vakfın elde ettiği menkul sermaye iradının muafiyet kapsamında bulunmaması ve buna göre vakfın iktisadi işletmesi olan Özel X Lisesi tarafından kurumlar vergisi beyannamesinde beyan edilen kazancından kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın davacı vakfın menkul sermaye iradı olması sebepleriyle, davacı vakfın GVK'nun 94/6-b md. uyarınca tevkifata tabi tutulmasında hukuka aykırılık yoktur.

 

Danıştay 4. Dairesi E. 1997/3683  K.1998/2097 T.21.5.1998

Davacının ortağı olduğu şirketin serbest bölgede faaliyette bulunduğu ve elde ettiği kazançtan dolayı kâr payı dağıttığı olayda, elde ettiği bu kâr payının serbest bölgede elde edilen gelir olması nedeniyle vergiden muaf olduğunu belirterek beyannamesini ihtirazi kayıtla veren davacı adına gelir vergisi tahakkuk ettirilmiştir. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nun 6.maddesinde, serbest bölgelerin gümrük hattı dışında sayılacağı, bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükelleflerine dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı, Türkiye'deki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve iratların Türkiye'nin diğer yerlerine getirildiğinin kambiyo mevzuatına göre tevsiki halinde de gelir ve kurumlar vergisinden muaf olacakları hükme bağlanmış olup, bu hükme göre gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin serbest bölgelerdeki faaliyetlerinden elde ettikleri kazanç ve iratlar gelir ve kurumlar vergisine tabi olmamakla birlikte, kurumlar açısından serbest bölgedeki faaliyetlerden sağlanan kazanç ve iratların ortaklara kâr payı olarak dağıtılması halinde, bu kâr payını elde eden ortaklar açısından serbest bölgede elde edilen bir kazanç veya irat olmaktan çıkıp GVK'na göre beyanı gereken bir menkul sermaye iradı olduğundan, tahakkuk ettirilen gelir vergisinde kanuna aykırılık yoktur.

 

ÖZELGELERDE FİNANSAL KİRALAMA

1. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın B.07.1.GİB.4.06.16.01 sayı ve Temmuz 2007 tarihli özelgesi;

"Finansal kiralama yolu ile temin edilen taşınmazlarda, söz konusu kıymet fiilen kiracı tarafından kullanılsa da, mülkiyetin kiracı adına tescili ödemelerin tamamlanmasından sonra gerçekleşmektedir. Bu sebeple, finansal kiralama yoluyla temin edilen bir taşınmazın satışında, Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesinde yazılı istisnadan yararlanılabilmesi, taşınmazın en az iki yıldır şirket adına tescil edilmiş olması koşuluna bağlıdır.

 

2. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 13.3.2007 tarih ve 5776 sayılı özelgesi;

"Finansal kiralama yoluyla iktisap edilen demirbaşa ait kira ödemeleri kayıtlara intikal ettirilirken, öncelikle anapara ve faiz giderlerinin ayrıştırılması, sonra finansal kiralama sözleşmesine göre iktisadi kıymetin bedeline tekâbül eden kısmın (kiralama konusu iktisadi kıymetin rayiç bedeli ile yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerinden düşük olanının) ‘kullanım hakkı' olarak aktifleştirilmesi ve bu tutar üzerinden amortisman ayrılması gerekir. Ayrıca, kira ödemelerine ilişkin ayrıştırma her bir dönem sonunda (finansal kiralama sözleşmesinde yer alan kira ödemelerinin yapılacağı tarih) kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz uygulamak suretiyle yapılacağından, sadece ilgili yılda uygulanabilecek faiz gideri, dönem giderleri arasında yer alacaktır. Dolaysıyla iktisadi kıymetin, kullanım hakkı olarak aktifleştirilip, bu değer üzerinden amortismana tabi tutulması sebebiyle, ana para ödemeleri dönem gideri olarak dikkate alınamayacaktır."

 

3. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 21.1.2008 tarih ve 17722 sayılı özelgesi;

"Faaliyetleri kısmen veya tamamen deniz, hava ve demiryolu taşıma araçlarının, yüzer tesis ve araçlarının kiralaması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olan mükelleflere bu amaçla yapılan söz konusu araçların teslimi katma değer vergisinden istisnadır. Bununla berber, söz konusu araçların finansal kiralama yoluyla temin edilmesi halinde, finansal kiralama hizmet mahiyetinde bir işlem olduğundan, işlemin katma değer vergisinden istisna tutulması mümkün değildir. Bu sebeple, yurtdışındaki bir firmadan finansal kiralama yoluyla temin edilen havayolu taşıma araçları için söz konusu firmaya yapılan kira ödemeleri üzerinden genel oranda (yüzde 18) KDV hesaplanarak, sorumlu sıfatıyla beyan edilmesi gerekir."

 

4. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 6.1.1999 tarih ve 321 sayılı özelgesi;

"Finansal kiralamaya konu malın mülkiyeti devredilmediği için, KDVK'nun 13/d maddesinde düzenlenen yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makine ve teçhizatın tesliminin katma değer vergisinden istisna edilmesine ilişkin düzenlemeden yararlanılması söz konusu değildir."

  Kaynak:Referans Gazetesi

 

ÖZELGELERDE FİNANSAL KİRALAMA

-Gelir İdaresi Başkanlığı 'nın 29.5.2007 tarih ve 6802-8 sayılı özelgesi;

 "Finansal kiralama yoluyla tüketicilere konut kiralanması halinde, kaynak kullanımı destekleme fonu kapsamında bir işlem söz konusu olmadığından herhangi bir kesinti yapılmaz. "

 

-  İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'n ın 12.9.2007 tarih ve 2212 sayılı özelgesi;

 "Finansal kiralama yoluyla iktisap edilen ve noter satış sözleşmesi ile mülkiyeti alınacak olan iş makineleri dolayısıyla noterde yapılacak işlemlerde, Harçlar Kanunu 'nun 41 ilâ 43. maddeleri açıklamaları gereğince, söz konusu makinenin vadeli olarak maliyeti olan döviz tutarının işlemin yapıldığı günde Merkez Bankasınca belirlenen  döviz kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilmesi suretiyle bulunacak değer üzerinden noter harcı ve damga vergisine tabi tutulması gerekir. "