slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Tarih : 23.05.2008

Yazar : Dr. Veysi SEVİĞ-Bumin DOĞRUSÖZ

Serbest bölgede vergi istisnası için form doldurmak yeterli

Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
21.05.2008 | Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz | Yorum

Serbest bölgede tüketilmek için Türkiye'den getirilen yiyecek ve içecek malzemeleri gümrük beyannamesi yerine serbest bölge işlem formuyla kanıtlanırsa ihracat istisnası kapsamında değerlendirilir.

 

SORU: Serbest bölgede kurulu bulunan ve kurucu ortağı olduğumuz bir şirkete Türkiye'den tüketilmek üzere göndermiş bulunduğumuz yiyecek, içecek ve temizlik malzemeleri ihracat kapsamı çerçevesinde değerlendirilebilir mi" Bu konuda gümrük mevzuatında var olan engellerin aşımı mümkün müdür"

YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası'nın ihracat istisnasını düzenleyen 11 ve 12. maddeleri uyarınca, serbest bölgedeki alıcılara yapılan ve teslim konusu malın Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesinden çıkarak bir serbest bölgeye vasıl olduğu teslimler de ihracat istisnası kapsamında katma değer vergisinden istisna olmaktadır.

Aynı yasal düzenleme gereği olarak ihracat istisnasının uygulanmasına ilişkin usul ve esasların tespiti konusunda Maliye Bakanlığı'na verilen yetki uyarınca yapılan düzenlemelerle, Katma Değer Vergisi Yasası'nın 12/1-a maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde gerçekleştirilen ihracat istisnası kapsamındaki işlemlerin tevsikine (kanıtlanmasına) yönelik belge olarak "gümrük beyannamesi" aranmaktadır.

Ayrıca Maliye Bakanlığı, işlemin niteliği ve durumun gerekliliğini gözeterek, gümrük beyannamesi yerine geçecek başka belgeleri de Gümrük Müsteşarlığı'nın olumlu görüşlerini alarak ihracat istisnası açısından kanıtlayıcı belge olarak kabul etmiş bulunmaktadır.

Gümrük Kanunu'nun 152/b ve 158/1 maddeleri uyarınca, ihracına bağlı olanaklardan yararlanan eşyaların serbest bölgelerde tüketilmesi veya kullanılmasının ya da gönderilme aşamasında bu bölgelerde kullanılmasının veya tüketilmesinin açık olması durumunda söz konusu eşyaların ihracata bağlı olanaklardan yararlandırılabileceği ve bu eşyaların serbest bölgelere sevkinde ilgili gümrük idareleri tarafından gümrük beyannamesi düzenlenmesine gerek bulunmadığı hususu Gümrük İdaresi'nce duyurulmuş bulunmaktadır. Buna göre;

Türkiye Gümrük Bölgesinde serbest bölgelere eşya tesliminde sadece "Serbest Bölge İşlem Formu"nun kullanılmasının yeterli ve uygun olduğu bildirilmiştir. Ayrıca bu konuda Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü de aynı görüşte olduğunu bildirmiştir.

Bu çerçevede, serbest dolaşımda bulunan eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesinden serbest bölgelere tesliminin serbest bölge işlem formu ile yapılabilmesi de mümkün bulunmakta ve aynı şekilde gümrük gözetim ve denetimine konu olmaktadır.

Buna göre Serbest Bölgeler Yasası hükümleri çerçevesinde kullanılan, serbest bölgeye giren ve çıkan eşyanın cins, nevi, miktar, kıymet gibi gümrük beyannamesinde yer alan bilgileri ihtiva eden Serbest Bölge İşlem Formu'nun, serbest dolaşımda bulunan eşyanın serbest bölgelerdeki alıcılara tesliminde ihracat istisnasından  yararlanabilmesi için tevsik edici (kanıtlayıcı) belge olarak kullanılması mümkün bulunmaktadır.

Bu açıklamalar uyarınca, serbest bölgeye yürürlükteki ihracat ve gümrük mevzuatlarına uygun olarak doğrudan bir üretim girdisi olmaksızın serbest bölgelerde tüketilmek veya kullanılmak üzere yapılan yiyecek, içecek, temizlik malzemeleri gibi eşyaların teslimi, serbest bölgedeki alıcılara yapıldığının ve serbest bölgeye vasıl olduğunun gümrük beyannamesi yerine serbest "Serbest Bölge İşlem Formu" ile tevsik edilmesi halinde de ihracat istisnası kapsamında değerlendirilmektedir. (V. Seviğ)

 

YEMEK ÇEKİ İLE GIDA MALZEMESİ ALIMI

SORU: Çalıştığımız yerde hazır yemek verebilecek bir yer bulamıyoruz. Ancak işyerimizin civarında bir küçük market bize yemek çeklerimiz karşılığında peynir, ekmek ve benzeri nitelikte gıda maddelerini veriyor. Bu durum ileride bizim için bir sorun olur mu"

YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 61.maddesinde "Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatler" olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda ücretin, ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali Sorumluluk Tazminatı) tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmemektedir.

Aynı yasanın gelir vergisinden istisna edilen ücretlere ilişkin 23.maddesinin 8 numaralı bendinde ise hizmet erbabının işverence yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler gelir vergisinden istisna edilmiştir. Ancak işverence, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 9,0 YTL'yi aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması zorunludur. Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakden yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatlerin ücret olarak vergilendirileceği hususu hükme bağlanmıştır.

Dolayısıyla, işverenin çalışanlara yemek çekleri temin etmesi durumunda bu yemek çekleri ile çalışanlar tarafından anlaşmalı veya anlaşmasız market işyerlerinden gıda ve ihtiyaç maddesi satın alınmasının yemek verme hizmeti ile alakası bulunmadığından, yemek verme kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Konuya ilişkin Maliye Bakanlığı'nın vermiş olduğu özelgeler de bu yöndedir . (V. Seviğ)

 

SİTENİN ARAZİSİNE REKLÂM ALIMI

SORU: Oturmakta olduğum ve 90 bağımsız birimden oluşan sitede mevcut boş arazi üzerine bir şirket tarafından reklam kulesi yapılarak site yönetimine kira ödemeye başladı. Söz konusu şirket ile yapılan sözleşme gereği 10 yıl süre ile reklam kulesinde kiracı şirket dilediği reklamları yapabilecektir. Bu durumda site yönetimi almış olduğu kira bedeli için vergi mükellefiyeti tesis ettirmek zorunda mıdır"

YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 70.maddesi uyarınca reklam kulesi yapılarak kuleyi yapan şirketin bu kule üzerinde reklam yapılması karşılığında site yönetimine belli bir kira ödemesi hali, mevcut yasal düzenleme çerçevesinde elde edilen gelir site yönetimi açısından gayrimenkul sermaye iradı sayılacaktır. Ancak yapılan kira ödemesi ticari nitelikte bir işleme yöneliktir.

Site yönetimince elde edilen kira geliri için herhangi bir vergi mükellefiyetinin tesisine gerek bulunmamaktadır.

Gayrimenkul sermaye iradını elde edenler bu durumda sitede bulunan bağımsız bölümün sahipleridir. Dolayısıyla sitede ortak mülkiyet alanına yapılan reklam kulesi nedeniyle elde edilen kira geliri sitede bulunan bağımsız bölüm sahiplerine aittir.

Elde edilen gelir sitedeki hak sahiplerine bölüştürülecek veyahut da ortak ihtiyaçlar için kullanılacaktır.

Site yönetiminden kiralama yapan şirket kira bedelini öderken Gelir Vergisi Yasası'nın 94.maddesinin 5/a bendi uyarınca tevkifat yapacak, yapmış olduğu bu tevkifatı muhtasar beyanname ile ilgili vergi dairesine ödeyecektir.

Diğer yandan bu suretle elde edilen gayrimenkul sermaye iradının Gelir Vergisi Yasası'nın 86.maddesinde belirtilen tutarı aşması halinde bağımsız bölüm sahiplerince beyan edilmesi gerekecektir. 2008 yılında bu tür gelirlerin 19.800,-YTL'yi aşması halinde yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir. (V. Seviğ)

 

YARGI KARARLARINDA LİMİTED ŞİRKETLERİN AMME BORÇLARI

Danıştay 9. Dairesi E.2004/1954 K.2006/325 T.15.2.2006

Davacı adına, ihalenin feshi istemiyle açılan davada haksız çıkılması nedeniyle İcra İflas Kanunu'nun 134/2 md. gereğince kesilen para cezasının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmişse de; İcra Tetkik Merciinin para cezası verilmesine ilişkin karar tarihi olan 24.7.1998 tarihinde 6183 sayılı Kanunun yürürlükte bulunan 35.maddesi uyarınca davacının dava konusu ödeme emri içeriği para cezasından şirkete ödemeyi vaat ettiği sermaye miktarı tutarında sorumlu tutulması gerektiğinin açık olması, zira ortakların şirket borçlarından hisseleri oranında sorumlu tutulmasına yol açan değişikliğin 29.7.1998 tarihi itibariyle, yani para cezasına hükmolunan tarihten sonra yürürlüğe girmiş olması sebebiyle,  davacının bahsi geçen para cezasından şirkete ödemeyi vaat ettiği sermaye miktarı tutarında  sorumlu olması nedeniyle bu miktar esas alınmak suretiyle davacı adına takibata geçilmesi gerekmekte olup, ödeme emri içeriği para cezasından davacının şirketteki hissesi oranında sorumlu tutulması sonucu hesaplanan tutarın davacıdan tahsilini temin maksadıyla düzenlenen ödeme emrinde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.

 

Danıştay 9.Dairesi  E.2001/5516 K.2003/613 T.20.2.2003

Davacı adına, ortağı olduğu limited şirketin 1997/1-12 dönemlerine ait vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının tahsili için ödeme emirleri düzenlenmişse de; ödeme emirlerinin davacının ortağı olduğu X Ltd. Şti.'nin 1997/ocak-aralık dönemlerine ilişkin cezalı vergi borçları ile buna bağlı gecikme faizine ilişkin olması, davacının ise 4.3.1997 tarihinde borçlu şirketteki hisselerini devrederek, buna ilişkin aynı tarihli noterde devir sözleşmesi düzenlenmiş olması ve bunun şirket karar defterinde de kayıt altına alınmış olması sebepleriyle, davacının borçlu şirketteki hissesini devrettiği tarihe kadar olan vergi borçlarından sorumlu olması gerekmekte olup, hisse devir tarihinden sonraki dönemlere ilişkin ödeme emirlerinde yasaya uyarlık yoktur.

 

Danıştay 7.Dairesi  E.2000/1248  K.2000/2493 T.27.9.2000

X Ltd. Şti.'nin vadesinde ödenmeyen vergi borçlarının şirketten tahsil imkanının kalmadığından bahisle, davacı ortak adına ödeme emri düzenlenmişse de; 6183 sayılı Kanunun 35, 74/1,2, 81 ve 84 ve devamı maddelerine göre; limited şirketlerin, vergi ve vergiye bağlı borçlarının bunların mal varlıklarından alınamaması sebebiyle ortakların mal varlıklarına müracaat edilebilmesi için, öncelikle asıl borçlu olan şirketin takip edilmesi; varsa menkul ve gayrimenkul mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi ve buna rağmen kamu alacağının kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya asıl borçlunun haczedilen menkul ve gayrimenkullerinin değerlemeleri sonucu kamu alacağının tamamını karşılayamayacaklarının anlaşılması halinde, alacağın toplam miktarı  ile şirketin mal varlığından karşılanan ya da karşılanabileceği hesaplanan miktar arasındaki fark için ortakların mal varlıklarına müracaat edilmesi olanağı bulunduğundan; mahkeme kararında yer alan, asıl borçlu hakkında aciz vesikası düzenlenmeden şirket ortağının takip edilemeyeceğine dair gerekçede isabet görülmese de, dosyanın incelenmesinden, asıl borçlu şirketin demirbaşı olarak 2 adet otomobil ile 1 adet panelvanın tespit edilmesine karşın, bunların değerlemesi yapılıp, kamu alacağının karşılanamayacak olan kısmı ortaya konulmaksızın, davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabet görülmemiştir.

 

ÖZELGELERDE VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ

1. Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 15.11.2007 tarih ve 2732 sayılı özelgesi;

"Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu'nun (VİVK) 3. maddesinin a ve b bentlerinde, amme idareleri, emekli sandıkları, sosyal sigorta kurumları, kamu yararına çalışan cemiyetlerin, siyasi partilerin ve bunlara ait olan veya bunların aralarında kurdukları teşekküllerden kurumlar vergisine tabi olmayanların ve ayrıca tüzel kişilere ait olup kamu yararı için ilim, araştırma, kültür, sanat, eğitim, din, hayır, imar ve spor maksatlara ile kurulmuş olan teşekküllerin vergiden muaf olduğu düzenlenmiştir. Bu hükümler gereğince, kamu yararı gayesi ile eğitim, sağlık ve kültür faaliyetlerinde bulunmak gayesi ile kurulmuş olan vakıf bu nitelikleri devam ettiği sürece, vakıflarına yapılan bağış ve yardımlardan dolayı veraset ve intikal vergisinden muaftır."

 

2. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 26.3.2007 tarih ve 715 sayılı özelgsi;

"VİVK'nun 12. maddesinde beyannamede gösterilmek şartıyla, iktisap edilen malların değerinden veya değerleri toplamından indirilebilecek borçlar ve masraflara sayılmış olup, maddenin (a) bendinde, veraset yoluyla gerçekleşen intikallerde miras bırakanın hukuken itibar edilebilir delillere dayanan borçları ile vergi borçlarının indirilebileceği düzenlenmiştir. Bu hüküm gereğince, ölüm tarihine kadarki sürede elde edilen kira gelirleri üzerinden hesaplanan ve murisin vefatından sonra mirasçıları tarafından süresi içinde ödenen gelir vergilerinin VİVK'nun 12/a maddesi uyarınca indirilmesi gereken borç olarak kabul edilmesi gerekir."

 

3. İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 29.9.2006 tarih ve 2686 sayılı özelgesi;

"VİVK'nun istisnalar başlıklı 4. maddesinin g bendinde; amme idare ve müesseseleri ve 3659 sayılı Kanuna tabi müesseseler ve amme menfaatlerine hadim cemiyetlerden veya emekli sandıklarından (veya bu mahiyetteki kurumlardan) dul ve yetimlere bağlanan aylıklarla bu aylıklar dışında verilen emekli ikramiyeleri ve yetim evlenme ikramiyeleri ve hizmet müddetlerini doldurmamış bulunanların dul ve yetimlerine aylık yerine toptan yapılan ödemeler ve harp malulleriyle şehit yetimlerine tekel beyiyelerinden ödenen paraların vergiden istisna olduğu düzenlenmiştir. Bu hükme göre, belirli bir hizmet süresini doldurmadan ölen bir kişinin dul ve yetimlerine sadece aylık yerine toptan yapılan ödemlerin vergi dışı bırakılması, bunun dışında kalan ödemelerden ise veraset ve intikal vergisinin aranması gerekir. Bu sebeple, murisin sağlığında hak ettiği ancak almadığı emekli maaşı VİVK'nun 4/g maddesi ile vergi dışı bırakılan ödemelerden olmadığı için, Sosyal Sigortalara Kurumu tarafından varislere yapılacak emekli maaşı ödemeleri dolayısıyla yine VİVK'nun 17. maddesi düzenlemesi uyarınca yüzde 5 oranında veraset ve intikal vergisi tevkifatı yapılması gerekir."

 

4. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 23.9.2004 tarih ve B.07-4.DEF.0.16.12 sayılı özelgesi;

"İvazsız intikal, VİVK'nun 2/d maddesinde, hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisaplar olarak tanımlanmış olup, maddenin parantez içi hükmü ile, maddi veya manevi bir zarar karşılığı verilen tazminatların ivazsız sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bu arada, tazminat gerek Borçlar Kanunu gerek Türk Ticaret Kanunu ve gerekse Türk Ceza Kanunu hükümlerince kısaca ifade edecek olursak; neden olunan maddi veya manevi zarara karşılık, hükmen veya rızaen verilen meblağ, mal ve diğer şekillerde sağlanan menfaatler olarak tanımlanmıştır. Bu hükümler gereğince, ferdi kaza sigortası poliçesi ile sigortalı bulunan kişinin vefatı sonrasında, mirasçılarına ... Sigorta Şirketi tarafından yapılan vefat tazminatı ödemeleri ivazlı bir iktisap olması sebebiyle veraset ve intikal vergisine tabi değildir."

 

5. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 22.9.2004 tarih ve GEL.VRS.310.04.7 sayılı özelgesi;

"Veraset yoluyla intikal eden menkul-gayrimenkul mal, hak ve alacaklar ile borçların senetli-senetsiz, tapulu-tapusuz olup olmamasına bakılmaksızın varisler tarafından beyan edilmesi zorunlu olduğundan, tapusuz arazilerin veraset yoluyla intikallerinde veraset ve intikal vergisi beyannamelerinin beyan edilmesi ve tahakkuk eden verginin ödenmesi gerekir."

 

SÖZÜN ÖZÜ

Sınırsız vergilendirme gücü, neticede, tahrip etme gücünü de içerir.

JOHN MARSHALL

 

Kaynak:Referans GazetesiSerbest bölgede tüketilmek için Türkiye'den getirilen yiyecek ve içecek malzemeleri gümrük beyannamesi yerine serbest bölge işlem formuyla kanıtlanırs...

( KB)