slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Tarih : 10.04.2008

Yazar : Bumin DOĞRUSÖZ

Kurumlar Vergisinde geçmiş yıl zararları

10.04.2008 | Bumin Doğrusöz | Yorum
 

Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 9. maddesi ile kurumlara, geçmişte oluşan zararlarını izleyen yıllarda oluşacak kazançlarından düşme olanağı sağlanmıştır. Önceki Kurumlar Vergisi Kanunu'nda kurumların "geçmiş yılların bilançolarına göre meydana gelen zararlar"ın düşülmesi kabul edilmişken yeni Kurumlar Vergisi Kanunu'nda "geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar"ın düşülebileceği hükme bağlanmıştır. Bizce bu değişikliğin sebebi, kurumların zararlarının genellikle mali zararlardan oluşmasına karşılık, ticari bilançolarının dışında ayrıca bir mali bilanço düzenlememeleri ve bu hususun da zarar mahsubu konusunda zaman zaman duraksamalara yol açmasıdır.

9. maddede zarar mahsubu, kurumların kendi zararlarının mahsubu, devir veya bölünme halinde zarar mahsubu ve yurtdışı faaliyetlerden doğan zararların mahsubu olmak üzere üç ayrımda incelenmiştir. Biz bu yazımızda kurumların kendi zararlarının mahsubu konusunu ele alacağız.

Maddeye göre Kurumlar Vergisi beyannamesinde, her yıla ilişkin zararlar ayrı ayrı gösterilmek ve beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar, kurum kazancında indirilebilir. Kurumların bir hesap dönemi içerisinde oluşan zararının, müteakip 5 hesap döneminde oluşacak kârlarla mahsup edilememesi halinde, mahsup imkânı artık ortadan kalkmaktadır.

Geçmişte birden fazla yılın zararlı olması halinde, zarar mahsubuna en eski yıldan başlanır. Aksi halde 5 yıllık sürenin kullanımı mümkün olmayabilir. Buradaki beş yıllık sürenin hesabında, zararın oluştuğu yıl nazara alınmayarak izleyen beş yıl hesaplamaya dahil edilir. Örneğin 2003 yılında oluşan zarar, izleyen beş yıl, yani 2004-2008 yıllarında indirilebilir.

Zarar mahsubu, istenilen dönem değerlendirilebilecek bir hak değildir. Yani mükellefler, kâr dağıtım politikaları veya başka sebeplerle belli bir dönemde geçmiş yıl zararlarını mahsup etmedikleri takdirde, bu haklarından vazgeçmiş kabul edilirler ve izleyen dönemde artık bu haklarını kullanamazlar.

Geçmiş yıl zararı olan ve Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 69. maddesine istinaden aynı zamanda yatırım indiriminden yararlanan mükelleflerin, önce geçmiş yıl zararlarını mahsup etmeleri, daha sonra kalan tutardan yatırım indirimini düşmeleri gerekmektedir.

Geçmiş yıl zararları yıllık beyannamede düşülebileceği gibi, aynı zamanda geçici vergi beyannamelerinde de mahsup konusu yapılabilir. Nitekim 217 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği'nin 4.3 maddesinde, Kurumlar Vergisi beyannamesinde indirimi mümkün olan geçmiş yıl zararlarının geçici vergi matrahlarının tespitinde de dikkate alınacağı açıklanmıştır.

Geçmiş yıl zararları, kanunun 10/1 c maddesinde belirtilen bağış ve yardımların indirilebilecek üst sınırının tespiti açısından da önem taşımaktadır. Zira üst sınırın hesabına esas kurum kazancı, giderlerin ve geçmiş yıl zararlarının düşülmesinden sonraki (iştirak kazançları hariç indirim ve istisnalar düşülmeden önceki) tutardır.

Geçmiş yıl zararının tespiti açısından önem taşıyan bir konu da yıllara yaygın inşaat ve onarım işleridir. Bu gibi işlerde kâr veya zarar Gelir Vergisi Kanunu'nun 42-44. maddeleri hükümlerine göre işin bittiği yıl itibariyle saptanmakta ve işin bittiği yıl vergilendirilmektedir. Dolayısıyla işin zararla sonuçlandığı hallerde, işin süresinin beş yıldan uzun olup olmadığına bakılmaksızın, zararın tamamı işin bittiği yıl kazancından indirilmek durumundadır. Kazancın yetersizliği nedeniyle bu zararın indirilememesi halinde ise izleyen beş yıl içerisinde indirim konusu yapılması mümkündür. Bu süre içerisinde de indirim konusu yapılamayan zararlar, artık indirilemez.

Zarar mahsubunun kullanılması, defterlerin (ve belgelerin) saklama ve ibraz sürelerini uzatabilir. Vergi Usul Kanunumuzda saklama ve ibraz ödevi, her ne kadar 5 yıllık tarh zamanaşımı süresi ile sınırlandırılmışsa da zarar mahsubu bu süreyi uzatan hallerden biridir. Zira saklama ve ibraz ödevi, vergilendirmeyle ilgili işlemlerin vergi ile ilgisinin kurulduğu son tarihi izleyen yılbaşından itibaren başlamaktadır.   Uygulamada bazen şirketlerin bilançolarında geçmiş yıl zararları, onların sermayelerini yitirmelerine, Türk Ticaret Kanunu'nun 324. maddesi uyarınca bazı tedbirler almalarına yol açmaktadır. Şirketlerce alınan tedbirler genellikle, şirket zararının ortaklarca "zarar karşılığı hesabı" yaratılarak kapatılması veya sermayenin yitirilen sermaye kadar azaltılması şeklinde olmaktadır. Şirketin yetkili organlarının kararı ile açılan ve ortaklarca şirkete zararı kapatmak üzere nakden konulan tutarı ifade eden bu hesabın veya sermayenin azaltılması sonucu, bilançolarda geçmiş yıl zararları kapatılmaktadır. Ancak bu işlemler şirketin ticari bilanço ve yaşamı ile ilgili bir husus olup, şirketin vergi kanunları karşısındaki durumunu etkilemez. Bu gibi hallerde de geçmiş yıl zararları, yıllık beyannamelerde gösterilmeye devam olunarak indirilebilir. Aynı durum ve sonuç, geçmiş yıl zararların, ticari bilançoda yer alan yedek akçelerle kapatılması halinde de söz konusudur. Bir başka deyişle geçmiş yıl zararlarının yedek akçelerle kapatılması, bu zararların mahsup hakkını ortadan kaldırmaz.

 

Kaynak:Referans Gazetesi