- Makaleler
-
Bankada hesapta tutulan yabancı para döviz kuru ile değerlenir
Yazdır
Tarih : 26.03.2008
Yazar : Dr.Veysi SEVİĞ-Bumin DOĞRUSÖZ
Bankada hesapta tutulan yabancı para döviz kuru ile değerlenir
26.03.2008 | Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz | Yorum
Banka hesaplarında tutulan yabancı paralar alacak niteliğinde olduğundan döviz niteliğindedir. Para ilgili hesaptan çekildikten sonra yani nakde dönüşmesi halinde efektif hale gelir.
SORU: Kasada bulunan paranın nakit olduğunda ve efektif kur ile değerlenmesi gerektiğinde herkes mutabık, yalnız bankada olan paralarla ilgili olarak bankada bulunan paranın nakit gibi değil, ticari alacak gibi düşünülüp, efektif alış kurundan değil, döviz alış kurundan değerlenmesi gerektiğini düşünen üstatlarımız var. Sizin bu konudaki fikriniz nedir"
YANIT: Vergi Usul Yasası'nın 280. maddesi hükmü gereği olarak yabancı paralar borsa rayici ile değerlendirilecektir. Ülkemizde yabancı paralar için açılmış borsa bulunmadığı için yabancı paralar dönem sonlarında Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen kurlar esas alınarak değerlendirilmektedir. Ayrıca geçici vergiye ilişkin olarak kazanç tespiti aşamasında da T.C. Merkez Bankası tarafından belirlenen ve Resmi Gazete'de yayımlanan kurlar esas alınmaktadır.
Kasada nakit olarak bulunan yabancı para değerleme sırasında efektif olarak kabul edilmekte ve dolayısıyla değerlemede efektif kurlar dikkate alınmaktadır.
Gerçekte Maliye Bakanlığı tarafından ilan edilen kurlardan birisi efektif, diğeri ise döviz alış kurudur. Bu ayrım ülkemizde bankacılık uygulamasında nakit yabancı paranın efektif, bunun dışındaki yabancı para cinsinden ödeme araçlarının ise döviz olarak adlandırılmasını zorunlu kılmaktadır.
Banka hesaplarında tutulan yabancı paralar da alacak niteliğinde olduğundan döviz kuru esas alınarak değerlendirilir. Bir başka anlatımla bankada hesapta bulunan para döviz niteliğindedir. Para ilgili hesaptan çekildikten sonra yani nakde dönüşmesi halinde efektif hale gelir.
Konunun özelliği dikkate alındığında Vergi Hukuku açısından tartışmaya neden olmayacak kadar açıktır. Dolayısıyla "banka hesaplarında tutulan yabancı paralar da bir alacak niteliği gösterdiği için döviz kuru ile değerlenir." (Özyer, Mehmet Ali "Vergi Usul Kanunu Uygulaması" 3. Baskı HUK Yayınları sf:490-491; Ürel, Gürol "Vergi Usul Kanunu Uygulaması" Maliye ve Hukuk Yayınları,sf:601)
Aynı görüş Maliye Hesap Uzmanları Derneği tarafından yenilenerek yayımlanan "Beyanname Düzenleme Kılavuzu"nda da yer almaktadır.(V. Seviğ)
ŞİRKET ORTAĞININ SORUMLULUĞU
SORU: Şirket ortağı olmaktan başka vasfım yok. Limited şirket ortağı idim. Ortağım yurt dışına kaçtı. Bu şirketten dolayı hem para cezası hem hapis cezası çıktı. Benim nereden başlamam lazım cezayı yattıktan sonra parayı ödemenin ne anlamı var. Bir de diğer ortağım gittiği ülkenin vatandaşlığına geçmiş. Bu nedenle tüm cezalar bana çıkıyor. Suçumuz naylon fatura kullanmak. Bu işten dolayı 15 ay hapis cezası almışım. Bir defa ifademe başvurdular, ifademi verdim dava sekiz yıl sonra sona ermiş. Ben bulunamamışım. 2006 Martında cezam gazete yoluyla tebliğ edilmiş. Bu şirketin bütün cezasını ben mi çekeceğim" Bunalıma girdim.
YANIT: Türk Ticaret Kanunu'nun 503. maddesinde yer alan tanımlamadan da anlaşılacağı üzere "İki veya daha fazla hakiki veya hükmi şahıs tarafından bir ticaret ünvanı altında kurulup, ortaklarının mesuliyeti koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile mahdut ve esas sermayesi muayyen olan şirkete limited şirket denir."
Ortak sayısı ikiden az ve elliden fazla olamaz. Ortakların sayısı sonradan bire iner veya şirketin zaruri organlarından biri mevcut olmazsa, münasip bir müddet içinde bu eksiklikler tamamlanmadığı takdirde ortaklardan birinin veya şirket alacaklısının talebi üzerine mahkeme şirketin feshine karar verir.(Türk Ticaret Kanunu madde:504)
Aynı kanunun 540. maddesinde hükme bağlandığı üzere "Aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdur."
Limited şirketler "Ortaklardan birinin talebi üzerine ve muhik sebeplerden dolayı mahkeme kararı ile infisah eder."
Diğer yandan Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki 6183 sayılı Kanun'un 35. maddesi uyarınca "Limited Şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar."
Ayrıca Vergi Usul Yasası'nın 10. maddesi uyarınca da "Tüzelkişilerle, küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve Cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir."
Limited şirkette şirketi temsile yetkili olanlar müdürlerdir. Dolayısıyla şirketin tüm işlerinden dolayı müdürler sorumlu olmaktadır.
Sonuçta; limited şirkette müdürler şirketin idaresinden sorumlu oldukları gibi Vergi Usul Yasası'nda hürriyeti bağlayıcı ceza ile müeyyidelendirilmiş bulunan naylon fatura kullanma suçundan dolayı da sorumlu olmaktadırlar.
Limited şirket ortağı olmanın ve aynı zamanda eğer sözleşmede aksine hüküm yoksa müdür sıfatına da haiz olunması dolayısıyla ortaklardan birinin yapmış olduğu hukuka aykırı işten dolayı da sorumlu olması mevcut hukuki düzenlemeler gereğidir.
Esasında, söz konusu olayın oluşumu sırasında konuya vakıf olmamak veyahut da özellikle naylon fatura kullanımı ile ilgili olarak ortaya çıkan yargılanma aşamasında gerekli özeni göstermemiş olmanız kanımızca sorunuzda belirttiğiniz sonuçları ortaya çıkarmıştır.
Bu nedenle konuyu uzman bir ceza hukukçusu ile görüşmeniz daha yararlı olacaktır. (V. Seviğ)
MUHASEBECİLİK MESLEĞİNİN GELECEĞİ
SORU: Acaba muhasebe mesleği sığ bir meslek midir" Bu mesleğin geleceği nasıl olacak" Mesleğin katiplik kısmından yöneticilik kısmına geçmesi için ne yapılması gerekiyor"
YANIT: Muhasebe mesleğini sadece basit bir hesap işleyiciliği olarak kabul etmemek gerekir. Çünkü bir işletmenin belli bir zaman kesiti içerisindeki mali performansını belirlemek için yapılan işlemler dizesi ve bu işlemlerin sonuçlarını değerlendirmek ve raporlamak muhasebe mesleğinin uğraş alanı içerisindedir.
Muhasebe ve Mali Müşavirlik mesleği dünya üzerinde de önemli atılımlar yapmaktadır. Bu bağlamda dünyada hızla önem kazanan bir uğraş alanı haline gelen söz konusu mesleğin içerisinde yükselmek mümkün bulunmaktadır. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA DAMGA VERGİSİ
Danıştay 7.Dairesi E.2005/4229 K.2006/3369 T.13.11.2006
Otel işletmeciliği yapan davacının, seyahat acenteleriyle yaptığı kontenjan sözleşmelerinden doğan damga vergisini beyan etmediğinden bahisle hakkında yapılan tarhiyatın iptali talebi ile açtığı davada mahkemece, sözleşmelerde gösterilen rakamlardan hareketle hesaplanan para üzerinden yapılan tarhiyatın yerinde olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiş, davacı şirketçe, damga vergisine tabi tutulan kağıtların sözleşme niteliği taşımadığı, teklifname olduğu ileri sürülmüştür. Damga Vergisi Kanuna ekli 1 sayılı tabloda, mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerden belli parayı ihtiva edenler nispi, bu belgelerden belli parayı ihtiva etmeyenler ile teklifnameler ise maktu vergiye tabidir. Borçlar Kanununun 1. ve 11. maddelerine göre, karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarını ifade eden akdin oluşabilmesi için, bir tarafın irade beyanı olan icabın karşı tarafça kabul edilmesi gerekmektedir. Ancak, gerek şekil şartının bulunmadığı, gerekse şekil şartına uyulmasının zorunlu olduğu hallerde düzenlenecek kağıtların, diğer şartların varlığı halinde damga vergisine tabi tutulacak olması; bu kağıtlardan, yazılı şekilde yapılan icabın yer aldığı kağıdın teklifname, icaptan ayrı olarak yapılan kabulün yer aldığı kağıdın mukavele yerine kaim mektup, yazılı olarak yapılan icap ve kabulün birleştiği kağıdın ise mukavele olması; ayrıca anılan Kanunun 18. maddesine göre de, şekli kanun ile düzenlenmemiş bulunan kağıtların mahiyetlerinin tayininde kağıdı düzenleyenlerin o kağıda verdikleri adın değil, kağıdın içerdiği asıl işlemin niteliğinin ve amaçlarının dikkate alınması gerektiğinden, davacının üzerinde vergi hesaplanan kağıtlardan bazılarının teklifname olduğu iddiasının doğruluğunun saptanması için, söz konusu kağıtların asıllarının getirtilip incelenmesi gerekirken, Mahkemece eksik incelemeye dayanılarak verilen kararda yasal isabet yoktur.
Danıştay 7.Dairesi E.2002/2760 K.2005/2751 T.16.11.2005
Davacı Banka ile X arasında toplu konut kredisi kullanmak amacıyla 6.8.1998'de kredi sözleşmesi imzalanmış, 10.8.1998'de kredi sözleşmesinin son sayfasına ipotek tesis ve tescil işlemi yapılmış, davacı Banka bu ipotek işlemi nedeniyle doğan damga vergisini beyan ederek ödemiş, ancak akdedilen kredi sözleşmesi nedeniyle doğan damga vergisini ödemediğinden bahisle hakkında cezalı tarhiyat yapılmıştır. Damga Vergisi Kanunu'nun 1, 3, 4 ve 6. maddelerinin değerlendirilmesinden, aynı kağıttan anlaşılması gerekenin aynı imzalar üzerindeki metinde, aynı asıldan doğma, birden fazla akit ve işlemin bulunması olup, işlem tamamlandıktan sonra aynı kağıt üzerinde ikinci işlem yapılmış olmasının işlemlerin aynı kağıtta toplandığı anlamına gelmeyecek olması; Medeni Kanunda, ipoteğin, gayrimenkul rehni olarak tanımlanmış olması; Damga Vergisi Kanununa ekli (I) sayılı Tabloda da, rehin senetleri, nispi damga vergisine tabi tutulmuş olup, Rehinin, rehin verenle üçüncü kişi ya da kişiler arasında mevcut bir borcun ödenmesini sağlamak amacıyla alacaklısı lehine verilen güvence olması ve Kanunda, damga vergisini rehinden bağımsız olarak doğuran asıl borca ilişkin kağıt yanında rehin senetlerinin de damga vergisine tabi tutulmuş olması karşısında, Kanun Koyucu'nun, rehin senetlerini, asıl borcu doğuran işleme bağlı ve bir asıldan doğma olarak görmediği açık olduğundan, aynı kağıt yaprağı üzerine, kredi sözleşmesi ile bu sözleşmeden doğan alacağı temin amacıyla, bir gün sonra yapılan ipotek işleminin, kredi sözleşmesinden ayrı olarak damga vergisine tabi tutulması gerekmekte olup, yapılan tarhiyatta isabetsizlik yoktur.
Danıştay 7.Dairesi E.1999/3374 K.2000/1069 T.13.4.2000
Davacı şirketçe sehven kurumlar vergisi borcuna karşılık yatırılan tutarın, gelir stopaj vergisine mahsubu esnasında damga vergisi kesintisi yapılması nedeniyle, ödenen tutarın gelir stopaj borcunu karşılamadığından bahisle, davacı şirket adına ödeme emri düzenlenmişse de; 488 sayılı Kanunun 1. ve 3. maddelerine göre, bir kağıdın damga vergisine tabi olması için, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen işaret konmak suretiyle düzenlenen ve bir hususu ispat etmeye yarayan bir kağıt niteliğinde olmasının ve (1) sayılı tabloda yer almasının gerekmesi, oysa olayda kamu alacağının mahsubu nedeniyle vergi dairesince düzenlenen alındının, Damga Vergisi Kanununa bağlı (1) sayılı tabloda yer alan kağıtlar arasında olmayıp, davacı şirketçe yazılmak, imzalanmak veya imza yerine geçen işaret konulmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispata yarayan bir belge de olmaması sebepleriyle, vergi dairesinin iç işlemi niteliğinde olan mahsup alındısının damga vergisine tabi tutulmasına hukuken olanak olmadığından, ödeme emrinin iptali gerekmektedir.
ÖZELGELERDE SERBEST MESLEK KAZANCI
1- Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 18.12.2006 tarih ve 99346 sayılı özelgesi;
"GVK'nun 68/4. maddesi düzenlemesi gereğince mesleki faaliyette kullanılan ve envantere dahil taşıtlar için VUK hükümlerine göre ayrılan amortismanlar serbest meslek kazancı hasılatından indirilebilir. Yine GVK'nun 68. maddesinin 5. bendi düzenlemesi uyarınca kiralanan veya envantere dahil olan ve işte kullanılan taşıtlara ilişkin giderler de hasılattan indirilebilir. Bu hükümler gereğince, %50'si serbest meslek erbabına %50'si serbest meslek erbabının eşine ait olan aracın eşe ait kısmın da kiralanması suretiyle noterlik faaliyetinde servis aracı olarak kullanılması halinde, söz konusu araca ait giderlerin (serbest meslek erbabına ait kısmın envantere kayıtlı olması şartı ile) hasılattan indirilmesi mümkündür."
2- Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 3.7.2003 tarih ve 28466 sayılı özelgesi;
"GVK'nun 68. maddesinin 1. fıkrasının 9. bendinde, serbest meslek erbabının meslek faaliyeti ile ilgili olarak kanun, ilam ve mukavelenameye göre ödemiş olduğu tazminatları, serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak indirebileceği düzenlenmiştir. Bu hüküm gereğince, kiralanan iş yeri için öngörülen kiranın süresinde ödenmemesi nedeniyle, kira sözleşmesinin özel şartlarına dayalı olarak gecikme zammı oranında ödenen faiz, serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak indirilebilir."
3- Antalya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 2007 tarih ve GVK.ÖZ.07.149 sayılı özelgesi;
"GVK'nun 89/2. maddesinde de, beyan edilen gelirin %10'unu aşmaması, Türkiye'de yapılması ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefi bulunan gerçek ve tüzel kişilerden alınacak belgelerle tevsik edilmek şartıyla, mükellefin kendi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak yapılan eğitim ve sağlık harcamalarının gelir vergisi matrahından indirim konusu yapılabileceği düzenlenmiştir. Bu hüküm ve açıklamalar gereğince, mükellefin kızına ait eğitim harcamaları belgelerinden (...) dershanesinden alınan faturaya konu tutarı, GVK 89/2 uyarınca indirim konusu yapması mümkündür. Ancak, (...) Üniversitesine ödenen yurt ücretine ait faturanın söz konusu üniversitenin kurumlar vergisinde muaf olması sebebiyle indirim konusu yapması mümkün değildir."
4- Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 28.6.2006 tarih ve 973 sayılı özelgesi
"GVK'nun ‘Toplama Yapılmayan Haller' başlıklı 86. maddesinin 1. bendinde, tam mükellefiyette tek işverenden alınan ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücretler için yıllık beyanname verilmeyeceği, diğer gelirler için yıllık beyanname verilmesi halinde ise bu gelirlerin beyannameye dahil edilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Bu sebeple, (...) Odasına verilen hukuk müşavirliği hizmetinin hizmet akdine bağlı olarak sürdürülmesi ve aylık ücret bordrosu düzenlenerek ücretten gelir vergisi kesintisi yapılıyor olması şartı ile buradan alınan ücretin serbest meslek faaliyetinden dolayı verilecek yıllık gelir vergisi beyannamesine dahil edilmesi gerekmez. Ancak, bu faaliyetin hizmet akdine bağlı olmaksızın yapılması halinde meslek kuruluşundan elde edilecek gelir için serbest meslek makbuzu düzenlenmesi ve GVK'nun 94/2. maddesine göre de gelir vergisi kesintisi yapılması gerekir."
5- İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 5.7.2006 tarih ve 5521 sayılı özelgesi;
"Serbest meslek faaliyetinden dolayı mükellefiyeti olan bir avukatın yanında diğer bir avukatın ücretli olarak çalışması halinde, ücretli olarak çalışan avukatlara yapılan ücret ödemeleri üzerinden GVK'nun ilgili hükümlerine göre vergi tevkifatı yapılması kaydıyla, ücretli olarak çalışan avukatların serbest meslek erbabı olarak mükellefiyet kaydının yapılmaması uygun görülmüştür. Ayrıca, ücretli olarak çalışan avukatlara yapılan ücret ödemelerinin emsali durumdaki avukatlara ödenen ücretlerden düşük olmaması gerektiği tabiidir. Serbest meslek erbabı avukatın yanında sigortalı avukat eşinin hizmet akdine dayalı olarak çalışması ve karşılığında belli bir ücret ödenmesi halinde, eşe yapılan bu ödemelerin ücret olarak kabul edilmesi ve bu ücretin ilgili hükümler gereğince vergiye tabi tutulması ve serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak indirilmesi mümkündür."
SÖZÜN ÖZÜ
En güzel uyku bile uyanılan anın değerine ulaşamaz.
ANDRE GIDE
Kaynak:Referans Gazetesi