slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Tarih : 12.03.2008

Yazar : Dr.Veysi SEVİĞ-bumin DOĞRUSÖZ

2007 öncesi ihraç edilen devlet tahviline istisna ve indirim

12.03.2008 | Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz | Yorum

 

26.07.2007 tarihinden sonra ihraç edilen devlet tahvillerinden elde edilen faiz gelirleri sadece yüzde 37,7'lik indirim uygulanırken, bu tarihten önce ihraç edilenler hem indirime hem de özel istisnadan faydalanabiliyor.

 

SORULAR SORUNLAR VE YANITLARI

 

DEVLET TAHVİLİ FAİZLERİ

SORU: Bilindiği üzere 26.07.2001- 31.12.2005 tarihleri arasında ihraç edilen devlet tahvillerinden 2007 yılında elde edilen faiz gelirlerine hem indirim oranı ve hem de Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 59. maddesi uyarınca 205.994.16 YTL özel istisna uygulanmaktadır. Bazı vergi hukukçularına göre elde edilen faiz gelirinden önce 205.994.16 YTL istisna düşülmekte, sonra kalan kısma yüzde 37,7 indirim uygulanmaktadır. Ancak yine bazı vergi konulu dergilerde bunun böyle olmadığını ifade eden yazılar yer almaktadır. Geçtiğimiz günlerde konuya ilişkin olarak düzenlenen bir panelde de verilen örnekte ve dağıtılan kitapçıkta, önce özel istisna olarak ifade edilen 205.994.16 YTL'nin indirim konusu yapıldığı sonra kalan kısma indirim oranının uygulandığını gösteren bir örnek verilmiştir. (Kitapçık sayfa 34) Doğrusu hangisidir"

YANIT: Konuya ilişkin olarak Gelir İdaresi Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan açıklamalar çerçevesinde 26.07.2001 tarihinden sonra ihraç edilmiş bulunan devlet tahvili faiz gelirlerine öncelikli olarak uygulanacak indirim 01.01.2006 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmış ve fakat bu tarihten önce ihraç edilmiş bulunan devlet tahvili faizleri için geçerli indirim uygulanacaktır. Bu oran 2007 yılında elde edilen faiz gelirleri için yüzde 37,7 olarak belirlenmiştir.

Buna göre 2007 yılında örneğin 340.000 YTL, 27.07.2007-31.12.2005 tarihleri arasında ihraç edilen devlet tahvili faizi olarak 340.000 YTL elde eden bir kişi bu gelirinin beyana konu olup olmayacağını belirlemek için aşağıdaki hesaplamaları yapmak zorundadır.

( 340.000-340.000 x 0.37.7 =) 211.820 YTL

Bu hesaplamadan da anlaşılacağı üzere elde edilen faiz gelirine öncelikle indirim oranı uygulanacaktır. Buna göre indirim oranının uygulanması sonucunda bulunan tutar (340.000 x 0.37.70) 128.180 YTL olup, bu miktar elde edilen faiz gelirinden düşüldükten sonra kalan miktar (340.000- 128.800=) 211.820 YTL olarak hesaplanacaktır.

Bu miktardan mükelleflerin Gelir Vergisi Yasası'nın geçici 59. maddesi uyarınca 2001 yılında geçerli olmak üzere 50.000 YTL olarak belirlenmiş olup her yıl yeniden değerleme oranında artırıldıktan sonra 2007 yılı için 205.994.16 YTL olarak hesaplanan miktarın indirim konusu yapılması gerekmektedir.

Dolayısıyla geçtiğimiz yıl söz konusu tahviller nedeniyle elde edilen faiz gelirleri olarak 340.000 YTL elde eden kişi indirim oranı uygulandıktan sonra kalan miktar olan 211.820 YTL'den ayrıca 205.994.16 YTL'yi düşecek, kalan 19.000 YTL az olduğu için beyanname vermeyecektir. Benzer bir örneğe Vergi Sorunları Dergisi'nin Mart 2008 sayısı eki olan Gelir Vergisi Rehberi'nin 194. sayfasında yer almaktadır.(V. Seviğ)

 

YENİ UZLAŞMANIN KAPSAMI

SORU: Biz 1992 yılında bir tüketim kooperatifi kurduk ve 1996 yılında faaliyetini durdurduk. 2006 yılında çıkan bir düzenleme ile 10 yıldır faaliyette olmadığımız için başvurumuz üzerine vergi dairesince kooperatifimiz fesih oldu. Tabii ki bu arada her yıl düzenli şekilde boş beyanname verdik. İki ay önce vergi dairesinden verilen beyannamelerden dolayı vergi borcumuzun olduğu ve ödememiz gerektiği ifade edildi. Ana parası 250 YTL civarı ve faizi ile birlikte 2.500 YTL. Son çıkan mini aftan yararlanma şansımız var mıdır" Yani sadece ana parayı 18 taksitte ödememiz durumumuz nedir"

YANIT: "Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle Tahsili Hakkındaki Yasa"nın birinci maddesi uyarınca 27.02.2008 tarihi itibariyle bu tarihten önceki dönemlere, beyana dayanan vergilerde bu tarihten önce verilmesi gereken beyannamelere ilişkin olup Vergi Usul Yasası hükümlerine göre ikmalen, re'sen ve idarece tarh edilen vergi, resim, harçlar fon payı ve bunlara bağlı vergi ziyaı cezaları ile usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarından, vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay nezdinde dava açma, ilgisine göre itiraz ve temyiz süreleri geçmemiş veya ihtilaflı olup kanun yolu tüketilmemiş olan borçlar için uzlaşma talep edilmesi halinde, uzlaşma sonucu tahakkuk eden vergi, resim, harçlar ile fon payları ve bunlara bağlı vergi, resim, harçlar ile fon payları ve cezalar uzlaşma tarihine kadar hesaplanacak gecikme faizleri ile birlikte ilk taksiti uzlaşma tutanağının düzenlendiği ayı takip eden aydan itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki oranında hesaplanacak faiziyle birlikte tamamen ödenmek koşuluyla uzlaşmaya konu olan tutardan kalan alacakların tahsilinden vazgeçilecektir.

Mükelleflerin bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için tarh edilen vergi, resim, harçlar ve fon payları ile kesilen cezalara karşı dava açmamaları, açılmış davalardan uzlaşma tutanağını imzaladıkları tarihte vazgeçmeleri gerekmektedir.

Buna göre 27.02.2008 tarihi itibariyle;

* Vergi Mahkemelerinde dava açma süresi geçmemiş,

* Vergi Mahkemelerinde davası devam eden,

* Vergi Mahkemeleri kararı üzerine itiraz veya temyiz başvuru süreleri geçmemiş olan,

* Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay nezdinde ihtilaflı olan veya karar düzeltme başvurusu süreleri geçmemiş olan,

Vergi ve cezalar söz konusu yasanın kapsamına girmektedir.

Durumunuza göre bağlı bulunduğunuz vergi dairesine başvurarak 31.03.2008 tarihine kadar uzlaşma isteminde bulunmanız gerekmektedir. Uzlaşma isteminizi 04.03.2008 gün ve 26806 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış olan (1) Sıra numaralı "Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkındaki Kanun" Genel Tebliği ekinde bulunan dilekçe örneğine göre yazılı olarak yapmanız gerekmektedir. (V. Seviğ)

 

MİRAS PAYI GELİR MİDİR

SORU: 2007 yılında yapmakta olduğum serbest meslek faaliyetim yanında annemin vefatı üzerine kardeşimle beraber miras payı olarak hakkımıza düşen 275.000 YTL'yi veraset ilamına göre annemin banka hesabından kendi banka hesabıma, kardeşim de kendi hesabına geçirtti.

Bana vergi dairesinden gelen yazıya göre ben bu gelirimi beyan etmek zorundaymışım. Bizzat vergi dairesine giderek olayı sorduğumda, sizin hesabınıza geçen bu paranın kaynağı nedir incelenecektir diye yanıt verdiler.

YANIT: Maliye Bakanlığı banka hesaplarından hareketle bazı mükelleflerin beyan dışı bırakmış bulundukları ticari ve mesleki gelirlerini tespite yönelik çalışmalar yapmaktadır.

Sizin annenizden miras yoluyla kalan ve Veraset ve İntikal Vergisinin konusunu oluşturan bir olay için hakkınızda mesleki faaliyetinizle ilgili bir kazancın beyan dışı bırakıldığı konusunda işlem yapılması hukuken mümkün değildir. (V. Seviğ)

 

KİRAYA VERİLEN EVİN AMORTİSMANI

SORU: Referans gazetesindeki "Kiraların beyanında indirilebilecek giderler" başlıklı yazınızı okudum. Bizleri aydınlattığınız için teşekkür ederim. Ancak indirilecek giderlerle ilgili bir tereddüdüm bulunmaktadır. Bu konuda bana yardımcı olursanız sevinirim. Şöyle ki gerçek usulde belirlenen safi iradın tespitinde indirilebilecek kalemler arasında "kiraya verilen mal ve haklar için ayrılan amortismanlar" kalemi bulunmaktadır. Bu kalem acaba sadece ticari defter tutanlar için mi geçerli, yoksa defter tutmayan  ev sahiplerini de kapsıyor mu" Yani tüccar olmayanlar da bu haktan yararlanabilir mi" Yararlanabilirse evin bedelinin yüzde ikisini indirmemiz mümkün sanırım. Bu konuda Sizden yardım rica ediyorum. (O. N. YILMAZ)

 

YANIT: Gelir Vergisi Kanunu'nun 74. maddesinde sayılan gider kalemleri, kira gelirleri gayrimenkul sermaye iradı niteliğinde olanlar için düzenlenmiş olduğundan, kira gelirlerinin vergilendirilmesinde gerçek gider usulünü seçen bütün mükellefler kiraya vermiş oldukları gayrimenkullere ilişkin amortismanları gider olarak düşebilirler. Bu düzenleme, ticari işletmelere kayıtlı gayrimenkullerden elde edilen kira gelirleri ile ilgili değildir. Çünkü ticari işletmelere kayıtlı gayrimenkullerden elde edilen kira gelirleri ticari kazanç hükümlerine vergilendirilir ve bu durumda amortismanlar Kanunun 40. maddesine göre gider olarak indirilir. Bu nedenle elde ettiğiniz kira gelirlerinin beyanında safi tutarın hesabını gerçek usule göre yapmayı tercih ettiğinizde amortisman kira gelirinizden amortisman tutarını indirebilirsiniz. (B. Doğrusöz)

 

YURTDIŞINDA ÖDENEN KİRANIN MAHSUBU

SORU: Referans gazetesindeki yazılarınızı ilgi ile takip ediyorum. Ancak kira gelirlerinin beyanı ile ilgili yazınızda tereddüte düştüm. Yazınızda kira gelirlerini gerçek usulde beyan edenlerin mesken olarak kiraya verdiği yerlerden elde ettiği kira gelirinden kendi meskenleri için ödedikleri kiraları düşebileceklerini yazmışsınız. Ancak vergi dairelerinde dağıtılan beyanname kılavuzlarında aynen "sahibi bulundukları konutları kiraya verenlerin kirayla oturdukları konut veya lojmanların kira bedellerini düşebilecekleri, ancak yurtdışında işçi olarak çalışan Türk vatandaşlarının düşemeyecekleri" yazılıdır. (K. Salimoğlu)

 

YANIT: Yazınızdaki çelişki, maalesef uygulamada söz konusudur. Gelir İdaresi Başkanlığı uzun süredir, "sahibi bulundukları konutları kiraya verenlerin kirayla oturdukları konut veya lojmanların kira bedellerini düşebilecekleri, ancak yurtdışında işçi olarak çalışan Türk vatandaşlarının düşemeyecekleri" görüşündedir. Buna karşılık çıkan ihtilaflarda Danıştay'ın görüşü aksi yöndedir. Nitekim açılan davalarda Danıştay, konut olarak kiralanan gayrimenkulün mahallinin yurtiçinde veya dışında bulunmasına sonucu etkileyeceğine dair kanunda bir açıklık bulunmadığı gerekçesi ile yurtdışında işçi olarak çalışanların da, bulundukları ülkelerdeki konutları için ödedikleri kira giderlerini, Türkiye'de elde ettikleri kira gelirlerinden gider olarak indirebileceklerine karar vermektedir (Danıştay 3. Dairesi E.1992/833 K.1993/1374 T.14.4.1993; Danıştay 4. Dairesi E.1999/1860 K.1999/5292 T.30.12.1999). Vergi hukuku alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat çatışmasını hukuk ilkeleri içerisinde karşılamaya ve dengelemeye çalışan bir hukuk dalıdır. Bu menfaat çatışmasında son sözü söylemek hakkı, yargıya aitdir. Ben de zaten yargı kararlarını esas alarak yazdım. Bu tartışmalı konu hakkında daha fazla bilgi için Gazetemizin web sayfasının arşiv bölümünden 14 Haziran 2007 Tarihli Referans gazetesinde yayımlanan "Kira Gelirinden Ödenen Kiranın İndirilmesi" başlıklı yazımdan yararlanabilirsiniz. (B. Doğrusöz)

 

YARGI KARARLARINDA VERGİ TEVKİFATININ MAHSUBU

Danıştay 4. Dairesi  E.2004/745 K.2004/2074 T.25.10.2004

Davacı limited şirketin ilgili yılda mahsup edemediği ve iadesi gereken verginin kendisinin, ortaklarının ve ortaklarının ortağı bulunduğu diğer şirketlerin vergi borçlarına mahsup istemi üzerine, şirket borçları için mahsup yapıldığı, şirket ortakları ve ortakların ortak olduğu diğer şirketlerin vergi borçlarına mahsup isteminin reddedildiği olayda, mahkemece de iade alacağının varlığı konusunda tartışma bulunmadığı ve mahsup isteminin haksız olduğu yönünde inceleme ve tespit yapılmadığından bahisle işlemin iptaline karar verilmişse de; Gelir Vergisi Kanunu'nun 121. maddesinin ile Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 44.maddesi ve 169 numaralı GVK Genel Tebliğindeki düzenlemeler uyarınca, mükelleflerin mahsubu ve iadesi gereken alacaklarının ancak mükellefin kendi borçlarına mahsup edilmesi ve iade durumunda da kendisine iade yapılabileceğinin belirtilmiş olması sebebiyle, dava konusu işlemde yasaya aykırılık bulunmadığından aksi yöndeki mahkeme kararında yasal isabet yoktur.

 

Danıştay 4. Dairesi E.2003/135 K.2004/529 T.18.3.2004

Davacının 2000 yılına ilişkin olarak verdiği gelir vergisi beyannamesinde kesinti yoluyla ödenen vergilerden doğan iadesi gereken tutarın, ortağı olduğu adi ortaklığın vergi borçlarına mahsubu talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı dava yerel mahkemece reddedilmiş olup, Gelir Vergisi Kanunu'nun 121. maddesinde yıllık beyannamede gösterilen gelire dahil kazanç ve iratlardan bu Kanuna göre kesilmiş bulunan vergilerin beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisine mahsup edileceği belirtilmiş, davacı serbest meslek faaliyeti ile ilgili olarak verdiği gelir vergisi beyannamesinde kesinti yoluyla ödenen vergilerden doğan ve iadesi gereken alacağın, aynı vergi dairesinin mükellefi olan ve ortağı bulunduğu adi ortaklığın vergi borçlarına mahsubunu talep etmişse de, yasal düzenlemeye göre mahsup işleminin iade hakkı bulunan mükelleflerin kendi vergi borçlarına yapılabilecek olması ve dolayısıyla ayrı mükellefiyet kaydı bulunan adi ortaklığın vergi borcuna mahsubunun mümkün olamayacak olması sebebiyle, davayı reddeden yerel mahkeme kararı hukuka uygundur.

 

Danıştay 3. Dairesi 1999/4010 K.2000/3102 T.4.10.2000

GVK'nun 121. maddesinde, beyanname üzerinden hesaplanan gelirden mahsup edilecek kesintinin "gelirin yıllık beyannamede gösterilen kısmına isabet eden bölümü" olarak kısıtlamaya tabi tutulmayarak, aksine "gelirin yıllık beyannamede gösterilen gelire dahil bir kazanç ve irat olması" yeterli görüldüğünden, mahsup olanağından yararlanabilmek için beyannamede tevkifata tabi tutulan kazanç veya iradın istisna dışında kalan kısmının gösterilmesi veya beyan edilmesinin yeterli olması; aynı Kanunun Geçici 39/5. fıkrasındaki "Bu istisnanın tevkif yoluyla kesilen vergiye şümulü yoktur." ifadesinin ise, tevkifatın indirim yokmuş gibi yapılacağı ve vergiden istisna edilen kazancın tevkifattan da istisna edilmesini gerektirmeyecek olması; kanun koyucunun tevkifatın brüt gelir üzerinden, yıllık verginin ise safi gelir üzerinden alınacağını öngörmüş olması ve kanun koyucunun indirim oranına isabet eden ve enflasyon nedeniyle gerçek gelir olma vasfını kaybeden geliri vergilendirmemesine rağmen bu gelir üzerinden yapılan tevkifatın mahsubuna engel olmasının, kanun koyucunun yaptığı düzenlemenin aksine bu geliri de vergilemek anlamına gelecek olması sebepleriyle, olayda GVK'nun Geçici 39/5. fıkrasına göre indirim oranı uygulanan menkul sermaye iradının yıllık beyanname ile beyan edilmesi sırasında, iradın indirim oranına isabet eden kısmı üzerinden yapılan kesintinin mahsup edilemeyeceği belirtilerek yapılan tahakkukta yasal isabet yoktur.

 

YENİ YAYINLAR

Hukuk devletlerinde yargı kararlarına erişim hem savunma hakkının kullanımı hem de yargı kararlarının aleniliğinin sağlanması bakımından özel bir öneme sahiptir. Ülkemizde ise yargı kararlarının tamamına erişmek ve irdeleyebilmek mümkün değildir. Yüksek yargı mercilerinin kararlarına onlara ait web sayfalarından ulaşmak mümkünse de, bütün kararlara değil, sadece yargı mercilerince uygun görülenlere ulaşmak mümkündür. Üstelik yüksek yargı organlarınca resmi olarak yayınlanan dergilerde de verilmiş kararların belki binde biri oranında karar yer almaktadır. Bildirgeleri ile mükellef haklarına saygıdan ve şeffaflıktan söz eden Gelir İdaresi Başkanlığının özelgeleri için de "erişilemezlik", en önemli niteliktir. GİB'in sayfasında yer alan özelge sayısı ve içerikleri, bunu açıkça göstermektedir. Oysa bu kaynaklar, mükellefler, uygulamacılar, meslek mensupları ve akademisyenler ile araştırmacılar için son derece önem taşımaktadır. Yargı Kararları ve Özelgelerin gün ışığına çıkarmamanın maharet kabul edildiği ve Devletin bu işlevinin özel sektörce karşılanmaya çalışıldığı ortamda, yargı kararları ve özelgeleri gün ışığına çıkartmayı adeta "bir kamu hizmeti" olarak görev edinen Prof. Dr. Şükrü Kızılot, "Danıştay Kararları ve Özelgeler" adlı kitabının 8. Cildini de geçtiğimiz günlerde yayınladı. Uygulamacılar, meslek mensupları ve akademisyenler için önem taşıyacak konulardaki kararları ve özelgeleri özenle ayrıştırarak, özetleri ve tam metinleri ile birlikte yayınlayan Kızılot hoca bu kitabında, ağırlıklı olarak gelir, kurumlar, katma değer vergileri ile vergi usul hukuku ve kamu tahsilat hukuku alanlarında 2004 ilâ 2007 yıllarında verilmiş emsal niteliğindeki kararlar ile özelgeleri gün ışığına kavuşturmuş. Gerek avukatlar gerek meslek mensupları için "olmaza olmaz" nitelikteki söz konusu metinlerin özenle derlendiği bu yayını edinmek isteyenler, Yaklaşım Yayınlarına (0312.4394343) müracaat edebilirler (B. Doğrusöz).

 

SÖZÜN ÖZÜ

Yerinde sayanlar her zaman yürüyenlerden daha çok ses çıkartırlar.

 

Kaynak:Referans Gazetesi

26.07.2007 tarihinden sonra ihraç edilen devlet tahvillerinden elde edilen faiz gelirleri sadece yüzde 37,7'lik indirim uygulanırken, bu tarihten önce...

( KB)