slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Tarih : 04.03.2008

Yazar : Bumin DOĞRUSÖZ

Uzlaşılabilecek kamu alacakları

03.03.2008 | Bumin Doğrusöz 

Mükelleflerin pek çoğu tarafından beklenen 5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanun 27 Şubat 2008 tarihli ve 26.800 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte Maliye Bakanlığı da kanunun uygulanma usullerine ilişkin genel tebliğini Gelir İdaresi Başkanlığı'nın web sayfasında yayımladı ve Resmi Gazete'de de yayımı için Başbakanlık'a gönderildiğini duyurdu.

Bu kanunun kapsamına giren kamu alacaklarının bulundukları safhalara göre 5736 sayılı kanun karşısındaki durumunu geçen yazılarımda irdelemiştim. Bu defa bu yazımda bu irdelemeyi, kamu alacaklarının türü itibariyle yapmak istiyorum.

5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile Tahsili Hakkında Kanunun 1. maddesinin kapsamına devlete ait olup 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi, resim, harçlar, fon payı ve bunlara bağlı vergi ziyaı cezaları ile usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları girmektedir. Ayrıca söz konusu tarhiyatın, kanunun 1. maddesinin yürürlüğe girdiği 27 Şubat 2008 tarihinden önceki dönemlere (beyana dayanan vergilerde bu tarihten önce verilmesi gereken beyannamelere) ilişkin olması da gerekmektedir.

Bu nedenle Katma Değer Vergisi ve muhtasar beyannamelerden doğan vergiler için 27 Şubat'tan önce tarh ve tebliğ edilmiş olma koşulu ile en son Ocak 2007 dönemine ait olarak ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergiler ve cezalar için bu kanundan yararlanmak mümkündür. Yıllık gelir ve kurumlar vergilerinde ise son olarak 2006 yılına ilişkin olarak ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilip 27 Şubat 2008 tarihine kadar tebliğ edilen vergi ve cezalar için bu kanundan yararlanılabilecektir. Kanunun kapsamı son olarak nitelendirdiğimiz bu dönem veya yıllar ile öncesini kapsamaktadır. 

Ayrıca bir vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen ve maddenin yürürlüğe girdiği 8 Şubat tarihinden önce ilgilisine tebliğ edilmiş ancak kesinleşmemiş olan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları da kanun kapsamına girmektedir.

Kanunun kapsamının devlete ait vergi ve cezalarla sınırlandırılması sebebiyle il özel idareleri ile belediyelere ait vergi, resim ve harçlar kanunun kapsamı dışında kalmıştır. Bu nedenle emlak vergisi veya Belediye Gelirleri Kanunu'nda yer alan çeşitli vergi ve harçlar için bu kanundan yararlanmak mümkün değildir.

Ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na göre tarh edilmeyen Gümrük Vergisi, ithalde alınan Katma Değer Vergisi ile ithalde alınan Özel Tüketim Vergisi, Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu kesintileri, trafik para cezaları gibi idari para cezaları ve benzeri alacaklar için 5736 sayılı kanun hükümlerinden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.

Öte yandan Vergi Usul Kanunu'nun 344'üncü ve geçici 27. maddeleri uyarınca vergi ziyaı cezası üç kat (iştirak halinde bir kat) olarak uygulanan, daha açık anlatımla fiilin Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesinde hürriyeti bağlayıcı ceza ile yaptırımlanmasını öngördüğü hallerden olması dolayısıyla cezanın üç kat kesildiği hallerde de bu kanun uygulanmayacaktır. Yine bu şekilde üç kat ceza ile yaptırımlanan fillere bağlı olarak kesilen usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları da kapsam dışında bırakılmıştır.

Maliye Bakanlığı Genel Tebliğ'de Vergi Usul Kanunu'nun 344'üncü ve geçici 27. maddeleri uyarınca üç kat kesilen vergi ziyaı cezasının yargı kararı ile bir kat olarak değiştirilmek suretiyle onanmış olması halinde, bu tarhiyata konu vergi ve cezalar ile bunlara bağlı usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının 5736 sayılı kanun kapsamına girmeyeceğini açıklamıştır. Oysa bu açıklama yanlıştır. Yanlıştır; çünkü, idari yargıda iptal veya bahsettiğimiz şekilde çevirmeye ilişkin mahkeme kararları, karar veya tebliğ tarihinden itibaren değil, davaya konu idari işlemin oluşum anından itibaren hüküm doğurur. İdari yargı kararları bu yüzden Anayasa Mahkemesi kararlarından farklıdır. Anayasa Mahkemesi kararları yayımından sonrası için hüküm doğururken idari yargı kararları davaya konu işlemin oluşum anından itibaren hüküm doğurur. Örneğin mükellef dava konusu cezayı dava sırasında ödese dahi, ceza sonradan bir kata dönüşürse idare fazla aldığı kısmı iade etmek zorundadır. İdare burada, tahsilat esnasında mahkeme kararının olmadığı ve üç kat cezanın yürürlükte bulunduğu iddiasında bulunamaz. İşlem ilk andan itibaren bir kata dönüştürüldü ise ve dönüştüren mahkeme kararı temyiz aşamasında ise cezalı tarhiyatın bu kanundan yararlandırılması gerektiği düşüncesindeyiz. Zaten kanunun amacı ihtilaflı dosyaları ortadan kaldırmak, ihtilafları azaltarak yargının iş yükünü hafifletmek olduğuna göre bu dosyalar da böylece ortadan kaldırılmış olur. Bu nedenle tebliğin bu kısmının gözden geçirilmesinde yarar vardır.

Kaynak:Referans Gazetesi