slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Tarih : 28.08.2008

Yazar : Bumin DOĞRUSÖZ

Kanunla öngörülen kanunsuz vergi

     28.08.2008 | Bumin Doğrusöz | Yorum

Başlığı okuyanların, garipsediğini hisseder gibiyim. Ama ne var ki, bu bir gerçek. Gelir Vergisi Kanunu'nda öyle bir düzenleme var ki, bazı mükelleflerin yüzde 5 veya genellikle daha fazla vergi ödemesini öngörüyor. Bu asgari yüzde 5 gizli vergi kanunun öngördüğü bir vergi.

Ancak Anayasa'nın 73. maddesi, bir verginin konulabilmesini ancak kanunla öngörülmesi koşuluna bağlamışsa da Anayasa Mahkemesi'nin onlarca kararında da belirtildiği gibi bu kanunun içeriğinin bazı özellikler taşıması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi'ne göre bir verginin kanunla konulmuş sayılabilmesi için, o kanunun verginin konusunu, mükellefini (varsa sorumlusunu), oran veya tarifesini, tarh ve tahsil usullerini, varsa istisna ve muafiyetlerini bizzat veya diğer yasalara atıf yoluyla düzenlemesi gerekiyor.

Sözünü ettiğimiz asgari yüzde 5'lik gizli vergi sadece bazı mükellefler için kanun tarafından öngörülmüş olmasına rağmen bu fark vergi, hem eşitliğe aykırı hem de Anayasa Mahkemesi'nin verginin kanunla konulmuş sayılabilmesi için gerekli nitelikleri taşımıyor.

Bu vergi nasıl mı ortaya çıkıyor. Açıklayalım.

Gelir Vergisi Kanunu 86. maddesi, ticari ve zirai kazançla serbest meslek kazancı ve tek işverenden alınan ücretlerin dışında kalan ve üzerinden stopaj yoluyla vergi kesilmiş gelirlerin beyanını, bunların toplamının belli bir sınırı aşması koşuluna bağlamıştır. Bu sınır, 2008 yılında elde edilen bu tür gelirler için 19.800 YTL'dir (Geçen yıl için bu sınır 19.000 YTL olarak uygulanmıştı).

Söz konusu gelirlerin bu sınırın altında kalması halinde beyan edilmesi, mümkün değildir. Zira Gelir Vergisi Kanunu'nun 86. maddesi bunu, "yasaklamıştır". İşte bütün sorun ve gizli vergi buradan doğmaktadır.

Konuyu isterseniz örnekle açıklayalım. İşyeri kira gelirleri üzerinden yüzde 20 oranında stopaj yapılır. Yani dükkânını veya dairesini işyeri olarak kiraya veren kişinin kira geliri, daha eline geçmeden yüzde 20 oranında vergilendirilir. Kira geliri elde edenin bu geliri 2008 için yıllık 19.800 YTL'yi aşarsa yıllık beyanname vermesi gerekir.

Mesken kira geliri elde eden kişi ise bu gelirinden vergi kesilmediği için gelirinin tamamını yıllık beyanname ile beyan etmek zorundadır.

Aynı apartmanın aynı katındaki iki dairenin sahiplerince birisi mesken diğeri işyeri olmak üzere aylık 500 YTL'ye kiraya verildiğini düşünelim.

Mesken olarak kiraya veren, yıllık beyanname verecek ve yüzde 15 vergi ödeyecektir.

İşyeri kira geliri elde eden ise yıllık kira geliri sınırını aşmadığı için yıllık beyanname veremeyecek ve kira gelirleri stopaj yolu ile olmak üzere yüzde 20 oranında vergilendirilecektir.

Oysa kanunun hiçbir yerinde ve tarifesinde, işyeri kira geliri elde edenlerin yüzde 5 daha fazla vergi ödeyeceklerine ilişkin bir düzenleme yoktur.

Yine kanunun hiçbir yerinde işyerlerinin meskenlere göre daha fazla vergilendirileceğine dair bir hüküm de yoktur.

O halde bu fark vergi nereden doğmaktadır. Bu fark vergi, kanunun bu gelirlerin beyanını engelleyen 86. maddesinin 1 fıkrasının hemen başındaki "aşağıdaki gelirler için beyanname verilmez, başkaca sebeplerle beyanname verilse dahi bu gelirler beyannameye dahil edilmez" şeklindeki cümlesinden doğmaktadır.

Dolayısıyla bu cümle, konumuz açısından anayasanın öngördüğü şekilde konulmuş olmayan bir verginin doğumuna yol açması sebebiyle anayasanın 73/3. maddesine, eşitliği ihlal etmesi sebebiyle anayasanın 10. maddesine aykırıdır.

Sadece bu kadar mı" Bu cümle aynı zamanda beyanname verilmediği için, giderlerin düşülmesine de olanak vermemesi sebebiyle kişilerin gerçek ve safi olmayan gelirleri üzerinden, mali güç ilkesine aykırı şekilde vergilendirilmelerine de yol açmaktadır. Konut kira geliri elde edenler giderler düşüldükten sonraki gerçek gelirleri üzerinden vergilendirilirken, sınırın altında işyeri kira geliri elde edenler gayri safi gelirlerinden vergilendirilmektedir. Bu nedenle fark vergi, aslında yüzde 5'ten çok daha yüksek oranlara çıkmaktadır.

Oysa kanunun hiçbir yerinde taşınmazlarını işyeri olarak kiraya verenler giderlerini düşemezler şeklinde bir hüküm de yoktur.

Cümle bu açıdan bakıldığında da eşitliğe ilişkin anayasanın 10. maddesinin yanı sıra, mali güç ilkesine aykırılığı dolayısıyla 73/1 maddesine de aykırıdır.

Nitekim İstanbul'da bir mükellef, nasıl oldu ise sınırın altındaki işyeri kira gelirine ilişkin beyannamesini vermiş, idare bu beyannameyi kabul etmiş, VEDOP da tahakkuk fişini kesmiş, ancak mükellef bu işlemlere dayanarak fark vergiyi iade isteyince vergi dairesi "Sen beyanname veremezsin ki iade isteyesin" diye yazılı cevap vermiştir. Durum böyle iken beyannamenin niçin kabul edilip tahakkuka bağlandığı da ayrı bir sorundur.

Madde bunca anayasaya aykırılığı bünyesinde barındırdığı halde, belki rakamlar küçük diye, belki dava açsak dört beş senede biter diye, kimse maddeyi vergi mahkemesi yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne taşımamış veya taşıtamamıştır. Dolayısıyla Hazine de buradan, hukuka aykırı para kazanmaktadır.

Kaynak : Referans Gazetesi