slider 735 slider 734 slider 733 slider 732 slider 730 slider 729 slider 727 slider 725

  Yazdır

Tarih : 25.03.2008

Yazar : Bumin DOĞRUSÖZ

Kâr paylarının vergilendirilmesi

24.03.2008 | Bumin Doğrusöz | Yorum
 

Bu yazımızda tam mükellef gerçek kişilerin sermaye şirketlerinden, bir başka deyişle anonim ve limitet şirketlerden elde ettikleri kar paylarının vergilendirilmesini ve vergilendirmede uygulanacak istisna konusunu, okurlarımızdan bu konuda çok soru geldiğinden, tek tek yanıtlamak yerine, sorulara toplu yanıt şeklinde tekrar aktaracağız.

Vergilendirme ve istisna uygulamasında en önemli konu, şirketçe dağıtılan kârın hangi yıla ait kazançlardan olduğu noktasında düğümlenmektedir.

 

2003 sonrasına ait kâr payları

Gelir Vergisi Kanunu'nun 22/2. maddesine göre, tam mükellef anonim ve limited şirketlerden hisse senedi veya ilmuhaber sahiplerine, menkul kıymete bağlanmamış çıplak pay sahiplerine, kurucu senetlerine veya intifa senetlerine,  yönetim kurulu başkan ve üyelerine ödenen, limitet şirketlerde müdürlere kâr paylarının yarısı vergiden istisnadır.

Söz konusu istisnaya tâbi kâr payları, -kural olarak- Gelir Vergisi Kanununun 94/1-6. Maddesine göre dağıtımda gelir vergisi stopajına tabidir. Bu nedenle istisna  kapsamında elde edilecek bu kâr payları, stopaja tabi tutulmuş şekilde elde edilecek kâr payları olacaktır.

Stopaja tabi tutularak elde edilen gelirlerin beyannameye aktarılmasında kural, bu gelirlerin brüt olarak nazara alınmasıdır. Net gelir üzerinden vergilendirme yapılmaz. Bu nedenle, kâr payı elde edenlerin, istisna olan yarı tutarı hesaplamadan önce elde ettikleri kâr paylarını brütleştirmeleri, sonra yarısını alarak istisna ve vergiye tabi tutarı hesaplamaları gerekmektedir.

Söz konusu kâr paylarının istisna tutarını, yani yarısını aşan kısmının, Gelir Vergisi Kanununun 86. maddesinde yazılı beyan sınırını aşması halinde, aşan kısmın yıllık beyanname ile beyan olunması gerekmektedir. Bu sınır 2007 yılında elde edilecek gelirler için 19.000 YTL'dir.  Beyan edilen kâr payları üzerinden hesaplanan yıllık vergiden ise, stopajın yarısı değil, tamamı mahsup edilecektir.

Kâr payının yıllık beyanname konusu olup olmayacağı, ancak bu hesaplama ile mümkündür. Zira beyan sınırının hesabında istisna kısım, nazara alınmaz.

 

2003 öncesine ait kâr payları

Yukarıdaki açıklamalarımız, kurumların 2003 ve izleyen yıllara ait kârlarını dağıtmaları durumunda geçerlidir. Çünkü Gelir Vergisi Kanununun 22. maddesinde yer alan istisna düzenlemesi, dağıtılan kârın;

- 2002 veya önceki yıllarda elde edilen istisna kazançlardan olmaması

- Kanunun geçici 61. maddesinde kapsamında stopaja tabi yatırım indirimi istisnasından kaynaklanmaması şartlarıyla uygulanmaktadır.

Dağıtılan kârın, 2002 ve öncesi istisna kazançlardan olması veya Kanunun geçici 61. maddesi kapsamında stopaja tabi yatırım indirimi istisnasından kaynaklanması durumunda aktardığımız istisna uygulanmamaktadır. Zira bu kaynaklardan sağlanan kazancın dağıtımı dolayısıyla elde edilen kâr paylarının beyan kuralları, Gelir Vergisi Kanununun geçici 62. maddesinde farklı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, söz konusu kaynaklardan dağıtılan ve elde edilen kâr paylarının net tutarının 1/9 fazlasının yarısı vergiden istisna edilecektir. Dolayısıyla elde edilen kâr payının 19 bin liralık beyan sınırını geçip geçmediği, bu şekilde belirlenebilecektir. Sınırın aşılması dolayısıyla Yıllık beyannamede bu kapsamda bir kâr payı gelirinin yer alması halinde, bu gelire tekabül eden yıllık vergiden, beyan olunan kar payı tutarının beşte biri indirilecek, kalan vergi ödenecektir.

Kurumların 1998 ve öncesine ait kârlarını dağıtmaları halinde ise, tam mükellef gerçek kişilerce elde edilen kâr payları yıllık beyannameye dahil edilmeyecektir. Bu kısma tekâbül eden kar payının tamamı, gelir vergisinin konusu dışındadır.

Kurumların 1998 sonrasına, ancak 2003 öncesine ait istisna dışı kazançlarından yapacakları kar dağıtımlarında uygulama ise, 2003 sonrası dönemlerle ilgili açıklamalarımız doğrultusunda olacaktır.

Bu belirlemelerin kâr payı elde edenlerce yapılması olanağı, özellikle halka açık anonim şirket ortakları için pek kolay değildir. Kâr dağıtımı yapan şirketlerin, her şeyden önce dağıttıkları kâr paylarının kaynaklarını belirlemeleri, kâr dağıtımı kararının alındığı genel kurul kararında belirtmeleri ve açıklamaları zorunludur. Ancak bunun yapılması bazen güçlük göstermektedir. Zira pek çok şirket, muhasebe planları ve bilanço ilkeleri içerisinde, geçmiş yıl kârlarını yedek akçeler içerisinde bir bütün halinde tutmaktadırlar. Dolayısıyla, arada bu hesaplardan çekişler, dağıtımlar oldu ise, bu ayrıştırmayı geriye doğru sağlıklı bir şekilde yapmak zorlaşmaktadır.

Bu karmaşık düzenlemelerin sebebi; geçmişte kurum kazancını dağıtım aşamasında vergilendirme tekniğinde, reform adı altında sürekli yapılan değişikliklerdir.

Mevzuatta sıkça oynamalar yapıldıkça, karmaşa doğması, karmaşa doğdukça da sağlıklı vergilendirme yapılamaması ve doğru beyanların alınamamasından doğal bir şey olamaz. Bu karmaşanın suçlusu da, her halde, kâr payı elde edenler değildir. Ancak eksik beyan halinde ceza mükellefe kesilecektir. Çünkü bürokratların ve siyasilerin sorumluluğu yoktur.

 

Kaynak:Referans Gazetesi